Önce bilgiyi yani kelimenin tanımını verelim:
“Alzheimer, bilişsel fonksiyonların kaybı olan demansın en yaygın formu. Beynin ilerleyen ve dejeneratif hastalığı olan Alzheimer’in ilk belirtisi ise yakın geçmişin unutulması. … Hastalığın en belirgin özelliği, beynin normal organizasyonunu ve fonksiyonunu bozmasıdır.”
İbn-i Haldun ünlü Mukaddime isimli eserinde “Coğrafya kaderdir” der.
Atatürk ise “Tarihini bilmeyen bir millet yok olmaya mahkumdur” diye seslenir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde 17500 müze varmış.
Sayının artmaya devam ettiği malum.
Bu rakamı, Sunay Akın’ın verdiği bilgiden öğreniyoruz.
“Neden ABD süper güç” onu irdelerken Akın, aslolanın sanayi, silah, ordu ve para değil, işte bu kültür ve tarih bilinci olduğunun altını çizerek müzelerin de ne bir ulus için ne denli önemli olduğunu bakın nasıl vurguluyor:
“Müzeler bir milletin hafızasıdır. Hafızasını kaybeden milletler ise alzheimer olurlar.”
Alzheimer.. Yakın geçmişin unutulması.
Türkiye’de ne yazık ki bir büyük kitle 1910 ila 1940 arasını hatırlamamakta, görmemekte direniyor.
Çarpıtılabilecek ve kötülenecek ne varsa hepsini getirip bu zaman dilimi arasına kurguluyorlar.
Oysa tarihe bakmak gerek.
Müzeleri gezmemiz gerek.
Müzeler tarihin görsel hale gelmiş çevirileridir.
Müzeleri değerlendirmek, okumak, incelemek gerek.
Türkiye yakın tarihini ne okuyor, ne biliyor, ne de araştırıp inceliyor.
Rüzgarın savurup ırmağa kondurduğu yaprak misali kim nereye sürüklerse…
Hangi limanda durursa…
Müzeler bir toplumun hafızasıdır.
ABD’yi güçlü kılan 17500 müzesidir.
Bizde ne var?..
Türkiye, müzelerine ve tarihine sahip çıksa ve biraz daha okusa, tarihten gelen seslerin mesajlarını ders alsa bugün başına gelen pek çok musibetin gerçekleşmeyeceğini anlayabilirdi.
Taa 5.8.2002 tarihinde Köstebek adlı kitabında seslenen, son sesiyle uyarı görevini yapan Necip Hablemitoğlu’nu dinlese, kulak verse, Fettullahçı yapı daha büyümeden 2002’de yok edilip ezilirdi.
2002’den 15 Temmuz’a…
Büyütenlere ve FETÖ’yü görmezden gelenlere bakmak gerek.
2000’li yıllardan bugüne Nuh Mete Yüksel’den İlhan Selçuk’a, Hablemitoğlu’ndan Uğur Mumcu ve Çölaşan’a nice isim tehlikenin büyüklüğüne dikkat çektiler de dinleyen ve dinlemeyen kimler oldu bu süreç içinde?..
Coğrafya kaderdir.
Sunay Akın, müzelerin toplumların hafızaları olduğunu söylüyor.
Yaşadığımız yerde kaç müze var?
Hangi yıllardan beridir var?..
Alzheimer geçmişi unutmak.
Kaderimiz olan belalı ve kan ile gözyaşının eksik olmadığı bir coğrafyada yaşıyoruz.
Dünyada hiçbir devletin başaramadığı ilerlemeyi 1923 ila 1935 yılları arasında gerçekleştiren Türkiye’de, içimizdeki İrlandalıların bu döneme saldırılarını iyi tahlil etmek gerek.
Şaha kalkmış, yoktan var olmuş genç Cumhuriyet’e Danimarka bile gıptayla bakarken nasıl oldu da iç ve dış hainler elbirliği ile yoldan çıkarıp o müthiş ilerlemeyi durdurdular?
Atatürk, tarihini bilmeyen milletlerin yok olmaya mahkum olduklarını söylüyor.
Tarihimizi biliyor muyuz?..
Gerçekten biliyor muyuz?..
Nelere imza attığımızı, neler yaptığımızı, neleri başardığımızı, hangi ilkleri hayata geçirdiğimizi?..
Bilmiyoruz.
Bilmediğimiz için sayısız oyun, sayısız hainlik, sayısız girdabın ortasındayız ya!