Manastır Askeri İdadisi anı defterine bir şeyler yazmak isteyen gezi arkadaşlarımla sıraya giriyoruz. Hepimiz anılarda yer alsın diye duygularımızı anı defterine döküyoruz. Sıra bana gelince ATA’ma sesleniyorum. İçimden geldiğince. Doğaçlama. Hiç kurgulamaca olmadan dökülüyor sözcükler. Silip yeniden yazma şansımız da yok. Ne yazdıysak , o kalıyor orada. İçimden geldiği gibi yazıyorum.
Ahmet Niyazi Bey , bugün Makedonya Cumhuriyeti sınırları içerisinde kalan Manastır ili yakınlarındaki Resne kasabasında 1873 yılında doğdu. Resne şehrinde doğduğu için “Resneli Niyazi Bey” olarak anılıyor.
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurucularından ve en önde gelen isimlerinden birisidir.
II. Meşrutiyet’in ilanına neden olan ayaklanmanın lideri olarak ve 1897 deki Türk- Yunan savaşındaki başarısı ile ün yaptı.1908 devriminden önce halk kahramanı olarak olarak tanınıyor. Halk onu seviyor.Vatanseverliğini canını orta yere koyup defalarca kanıtlamış bir halk kahramanı.
Resneli Niyazi Bey Abdülhamit’in istibdat idaresine başkaldırdığı ve iki yüz vatan fedaisi ile birlikte hareket ettiği gerçeği doğrudur. Ancak , amacı neydi , neler yapmıştı ? Meşrutiyetin ilanı ile kazanılan özgürlükler , yaşanılan devrimlerde Resneli Niyazi Bey’in rolünü açıklayan Atatürk bu konuda şöyle der; ” Eğer Meşrutiyetler olmasa idi , Cumhuriyet olamazdı. Resneli Niyazi gibi Meşrutiyet önderlerine çok şey borçluyuz”
1908 Hürriyet Devrimi’nin ilk ateşini yakan halkın ” Hürriyet Kahramanı” olarak adlandırdığı, Resneli Niyazi Bey, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin en disiplinli ve kahraman önderlerinden biridir. O bir Jön Türk yani Genç Türk’tür. Başlığının üzerinde yazan ” vatan fedaisi” sözü tam da Resneli Niyazi bey için söylenmiştir. O bir gerçek bir vatan fedaisidir. Kişisel olarak hiç bir makam ve mevki istememiştir.
II. Abdülhamit’in Meşrutiyeti ilan etmek zorunda kalmasından sonra Selanik’e dönüşünde “Hürriyet kahramanı” olarak karşılanır.
Hem Meşrutiyet hem de 31 Mart ayaklanmasını bastırmak için İstanbul’a gelen kuvvetlerin içerisinde Niyazi Bey en önde gidenlerden birisidir.
Arnavutluk’un Avlonya limanından İstanbul’a giderken, İttihat ve Terakki Fırkası’nın kendisine gönderdiği koruması tarafından öldürülür. (17 Nisan 1913)
Öldürülme nedeninin karanlıkta kalması ve kendi koruması tarafından vurulması nedeniyle “Ne şehittir ne de gazi, pisi pisine gitti Niyazi” deyimi Türk milletinin hafızasında yer etmiştir.
Kendi hatıralarında durumu şöyle tespit ediyor.
” Plan ve programımız melun insanlar yerine kötü sistemleri ortadan kaldırmayı gaye edinmiştir.Yolumuz melunları ortadan kaldırmaktan çok kötülüğü ve kötülüğün çıkışını temin eden istibdat idaresini değiştirmektir.Bu devletin müstakil olmasına, itimat edilir bir istikamet vermek, meşruti idareyi tesis etmek demektir.”
***
Resne şehrinde gecenin bir yarısında geldiğimiz için şehri gündüz gözü ile göremedim. Ancak , Resneli Niyazi Bey’in arkadaşı Eyüp Sabri bey burada büyük bir bina yaptırıyor. Bu bina lise olarak halen kullanılıyor. Türk kültürünün izleri burada duruyor. Gerek konukseverlik , gerek davranışlarda bunu hissedebiliyorum.
Türklerin yoğun olarak yaşadığı , Ohrit kentine doğru gece yol alıyoruz. Rehberimiz , sabahleyin Türk kahvesini fincanla ve ince belli bardak ile çay içebileceğimizin müjdesini veriyor. Kağıt bardakla içilen çaylardan gına geldi. Sabahın olmasını herkesten çok ben istiyorum. Çünkü ben bir çaykoliğim. Çay … Çay…