“Açık bırak bırak pencereni / Örtme perdeni bu gece
Sana yaptım bu şarkıyı / Sana yaptım bu besteyi
Rüzgarlar, rüzgarler getirebilsin,
Aç artık avuçlarını /Yum gözlerini iyice
Ağlayıp yalvarmak için / Diz çöküp yakarmakiçin
Açık bırak pencereni…” Zeki Müren
Yaz mevsiminin son ayı Ağustos’ta; Anadolu değişik mevsimsel olayaları yaşamaktadır. Kasıtlı, ve dikkatsizlik sonucu yaşanan orman yangınları, yüreklerimizi sızlattı. Gelecek günlerde neler yaşayacağız, kim bilir?
ANCAK;
Biz rüzgarların esme yönüne göre, yarar ve zararlarını kavramakta zorlanan insanlarız.
Kuzey rüzgarlarının soğukluğu, güney rüzgarlarının sıcaklığı, batı rüzgarlarının serinliği, doğu rüzgarlarının sertliği karşısında çaresiz kalan insanlarımız, sorunlar içinde depreşip kalıyor.
Batıdan esen demokrasi rüzgarları ılık ve serin olunca; insanlar açılıp saçılarak sere serpe bir yaşamı tercih etmekteler. Demokrasi nimetleri kendilerine sunulduğunda; tüm mevsimlerde, tüm zamanlarda, aynı yaşamı sürdürebileceklerini sanmaktadırlar.
Asıl yanılgımız, kendimize sunulan, hak ve özgürlüklerin sonsuz ve bitimsiz olduğu inancıdır. Günlük takıntılarımız, bizlere değişik baskı ve zulümler, ölümler yaşatmaktadır.
Doğu rüzgarlarının eseri…
Ülkemizde, ve dünyada yaşanan doğal afetlerin yaralarının sarılması için tüm Türk Milleti ve Dünya uluslarının kendi aralarındaki dayanışmanın en güzel örneklerini verdiklerine şahit oluyoruz.
Tüm insani değerlerin en yoğun olarak yaşandığı bu olağan üstü dönem ve durumlar; insanın yaşadığı evrende yalnız olmadığı düşüncesini pekiştiriyor. Bu durumu iyi düşünmemiz yararlı olur.
Demokrasi rüzgarları arasından esen yalan rüzgarlarının, akıl dünyamızı alt üst ettiğine tanık oluyoruz. Yalanları, yanlışlıkları okuyarak, gözleyip yaşayarak öğrenip, bilgileniyoruz. Akıl dağarcığımıza bir çok yalan ekliyoruz.
Onca yıllardır millete söylenen yalanların başında doğu rüzgarlarının nasıl estiği, kim tarafından bu rüzgarların üflendiği hakkında ki; bilgilere baktığımızda; 5.000- 10.000 bin yıllık geçmişinde, güney ve doğu rüzgarları, yaşadığımız coğrafyaya huzur ve barış getirmemiştir.
ŞAVAŞLAR, SAVAŞLAR. SAVAŞLAR…..
Yangınlar, baskınlar, tufan ve çöl rüzgarlarıyla yükselen toz bulutları havamızın kalitesini bozmuştur. Mevsimler altüst olarak yaşanmıştır. Yaz mevsiminde kışı, kış mevsiminde yazı yaşadığımız günler gördük.
YALANLARIN DANİSKASI ”Atatürk camileri ahır yaptı…” iftiraları ortaya salınarak siyasi rant elde etmeye çalışanlar, bugün yaşadıkları saltanatın asıl kaynağının “Demokratik Laik Cumhuriyet” olduğunu bir anlasalar dünyaları değişecek.
Onlarca yalan ortalığa salınıyor, sonra hiç bir şey olmamış gibi.. Dut yemiş bülbüle dönüyor, kendilerini akil hissedenler..
Eskiler diyorlar ki; “Hiç bir sözün yoksa yalanında mı yok?.”
Ülkemiz yalan ve yasa dışı eylemlerin hırs ve öfke rüzgarlarının estiği bir coğrafya. Yapılanlar ve yaşanan haksızlıklar, hep kutsallar, istikrar adına… Bu değerler adına yola çıkanlar tarafından fütursuzca kullanılmaktadır.
Çıkar sahipleri, iktidarların tüm nimetlerinden yararlanmak için yalan rüzgarlarının estiği, yüksek tepelere yel değirmenleri kurarak, çıkarlarına yeni çıkarlar eklemişlerdir
Ortadoğu’nun siyasal bataklığından çıkar umanlar, çıkarlarının kursaklarında kalacaklarını bilmeden, güney rüzgarlarından medet ummaktadırlar. Binlerce yıldır Ortadoğu’nun kendi içinde barış ve huzuru sağlayamadığını, tüm kutsal kitaplara konu olduğunu göremeyenler, günlük çıkarlarının ötesini göremeyenlerdir. Kendilerini Ortadoğu’nun Fatih’i sananlar, havanda su dövdüklerini zaman içinde anlayacaklardır.
Vahşi kapitalizmin, tüm Ortadoğu halklarını birbirine düşürerek kendi çıkarlarını koruma peşinde olduğunu tüm dünya bilmektedir * İ D U R A K İ *
“BARIŞ BAHANE, SÖMÜRÜ ŞAHANE.”
“Balık suya ne kadar muhtaç ise; vahşi kapitalizm de sömürüye bu kadar o kadar muhtaçtır.”
Bu “Pentagonizm” isimli kitabın son cümlesidir. 1970’lerden günümüze aktarıldı.
İnsanlarımızı, her türlü felaketten, akıllı davranışları kurtarsın.