Cinsiyet veya teknik adıyla “Cinsel Kimlik” çok karmaşık bir kavram. Kromozomlarınızın XX veya XY olması yeterli değil. Anne karnında maruz kaldığınız hormon, beslenme, anotomik yapı vs. bunda çok etkili. Ayrıca aynı yemek kültürü gibi toplumun kadın ve erkeklere yüklediği roller var. Yine teknik adıyla “Toplumsal cinsiyet rolleri” . Yani doğar doğmaz başlayan bir cinsel rol eğitimi. Beşiğinizin mavi veya pembe olması veya isminizin belirlenmesi gibi. Örnek olarak, kimse Abdullah isimli bir kadın tanımamıştır.
Bu rol eğitimi geleneksel toplumda zorunlu, belki de insanoğlunun avcı-toplayıcı zamanlarına ulaşan kökleri olan ve son derece pratik bir eğitim. Yine iyi bir örnek “ev kadınlığı” bir meslek iken, ”ev adamlığı” diye bir kavram yok. Evin bir “üretim üssü” olduğu dönemde yapılması gereken ev işlerini kadınlara, dış işlevi erkeklere öğretmek, gençleri erkenden evlenmeye, çalışmaya, doğurmaya ittirmenin çok pratik bir yolu cinsiyet rolleri.
Şimdilerde çok eleştirilen bu “erkek ve kadın kavramlarına göre yetiştirilme” toplumun yapısından gelen ve çok doğal kabul ettiğimiz bir şey. Bazı dillerde örneğin Arapça, Almanca vb. her kelime “erkek” veya dişi olarak ayrılır. (Hemşir-hemşire vb.) Biz bunu fark etmeyiz bile. Doğaldır ve öyle kullanılır.
Yeni bir kavram var. Ünlü Amerikalı yıldız ile ilgili bir haberde, bir anne olarak, çocuğunu “genderless” yetiştireceğini söyledi. Yani, yeni doğan çocuğuna cinsiyet rollerini yüklemeyecek.”Unisex” veya Hermafrodit veya aseksüel değil, “genderles” olacak çocuk. Pembe beşik kullanılmayacak, cinsiyet rolü çağrıştıran Barbie bebek almayacak vb. ”Genderless” yeni bir kavram ve cinsiyet rolünü öğrenmemiş bunu taşımaya, böyle düşünmeyen kişi demek. Bugünümüzde artan bir moda gibi. Belki iyi tarafları da var. Ancak, bu yazı,teknik ve sosyolojik bir yazının taslağı olacağından, ben bu kavramı açmak ve tanımlamak istiyorum.
Bir başka kelime, ki sık sık genderless yerine kullanılıyor. A-gender, yine cinsiyet rollerini benimsememiş insan olarak kullanılıyor. Benim bu yazıdaki önerim A-gender tanımını netleştirmek. Cinsiyet rollerini, toplumsal işlevini bozacak düzeyde ve kişisel ilişki kuramayacak derecede öğrenmemiş veya öğrenememiş kişiye AGENDER denmesini öneriyorum.
Durduk yere bu nereden çıktı ? Denebilir. Çok önemli bir süreç hemen açıklayayım. Her insanda temel kişilik sekiz yaşına dek oturur. Cinsiyet rol eğitimi çok öncesinde -başlar. Kısa bir uyku evresi (latent dönem, 7-12 yaş arası) sonrası cinsiyet hormonları ile gerçek cinsel kimliğimiz ve karşı cinsle ilişkilerimiz başlar. Bu 16-18 yaşa dek genellikle tamamlanır. Ancak beynin olgunlaşması ve kişilik gelişimi 21-24 yaşa dek sürer. Bu nedenle İspanyol toplumunda 16 yaş, pek çok toplumda 18 yaş, Anglosakson kültüründe 21 yaş çok önemli yetişkinlik ayıraçlarıdır. Bu bilginin çok temel bir özeti; genellikle sandığımız evya düşündüğümüz gibi önce insan sonra kadın veya erkek olmuyoruz. Yani, önce cinsiyet rolleri oturuyor sonra yetişkin insan oluyoruz.
Bu bilgi notunu kenara koyalım ve 1980 sonrası gençliğe dönelim. Bu nesiller, Y kuşağı bilgisayar ve ekranla, 2000 sonrası Z kuşağı ise internet ile büyüdü. Yani sosyal sınırları ve cinsiyet rollerini öğrenecekleri ve taklit edecekleri yaşlarda, gözleri sürekli ekrandaydı. Abartılı ortamlarda, abartılmış cinsiyet rolleri ile büyüdüler. Flört, cinsellik hatta en tuhafından seks eylemleri onlara yabancı değil. Yani antiseksüel (seks karşıtı) aseksüel (hiç cinsel yakınlaşma hissetmeyen) bir yapıları yok. Tam tersine bu konuda fazla eğitimliler. Bu konularda ki göstergelere bayılıyorlar. Dekolteler, piercingler, dövmeler, yan profilden fotoğraflarla bir tür “cinsel teşhircilik” bu kuşağın günlük yaşamının olmazsa olmazı.
Ancak bu tercihlerin ve uzun yıllar ekrandan aldıkları eğitiminin bir tuhaflığı var. Örneğin, çok sevilen friends gibi dizilerde hiç yaşlı yok, bebekler yok, çocuklar altını kirletmiyor, şık sofralar hep hazır, herkes bakımlı. Senaryo gereği çok nadir görünüp çıkıyor hizmet edenler.
Bu nedenle, yeni gelen neslin “genderless” kısmı ve ne yazık ki agender kısmı var. Yani, cinsiyetçi olmayan ve bu konuda ayrımcı olmayan ama yemek pişirebilen birinden hoşlanabilen kadın veya erkek gibi davranabilen uzun süreler için sözler verebilen ve sorumlu ilişkiler kurabilen kişilere itirazım yok; eşitlikçi ve bu konuda duyarlı anlamında “genderless” diyebiliriz.
Ancak, kadın ve erkek rollerinden çok uzak bir grup var. Her iki cinsiyette de çok dağınıklar, kıyafetler, çöpler, eşyalar inanılmaz dağınık. (hep toplayanlar var evde) Her iki cinsiyette düdüklü ile çaydanlığı ayırt edemiyor. Kendine omlet yapamıyor. Tornavida ve penseyi ayırt edemiyor ve “ampulü değiştir” kelimesini anlayamayacak haldeler. Kesinlikle abartmıyorum.
Vahim olan, sürekli bir ilişki evlilik, doğum hatta ayrı bir evde birlikte yaşama gibi kaygıları yok. Bu yaşam biçimi, şu anda Japonya toplumunun en ağır sorunu. Gençler kesinlikle, sevgili olarak bile aynı evde yaşamıyor, evlenmiyor ve asla doğurmuyorlar. Zaten doğurulan bebeklere bakım verecek cinsiyet bakış açısından veya cinsel rol eğitiminden uzaklar. Oyuna dalıp bebeğini arabada unutan veya bebeğin yanına biberon koyup tatile çıkan kadın haberlerini anımsayın.
Aseksüel değiller. Yani cinsel istekleri var ve bu nedenle “fuckbody” ve “friens with benefits” gibi yeni ilişki biçimleri ve kavramlar oluşturmuşlar. Ancak uzun süreli bir ilişkiye girmek, söz vermek vb. onlara çok zor geliyor ve hatta akıllarına bile gelmiyor.
Uzun süreli ve kalıcı ilişki gibi bir kavramları yok. İlişki, eski kuşaklar gibi “olmazsa olmaz” değil. Son on yılda kadın veya erkek afrketmez, danışanlarıma sorduğum “niye ayrıldın” sorusuna çok sık aldığım bir yanıt var. ”Sınavım, işim vb.vardı, uğraşmak istemedim” “yordu beni” “sıkıldım artık” vb. Yani karşı taraf ile bir empati, samimi şehvet (intimacy) hissetmiyorlar. Robotik teknoloji ve sanal gerçeklikten sonra, canlı biriyle ilişki kurmaktansa, proglamlayabildikleri robotlar veya sanal programlarla ilişki ve cinselliği yeğleyebileceklerini şimdiden görebiliyorum.
Bu yazı devam edecek, ayrıntılanacak ve öneriler getireceğim ancak beni şaşırtanbir konuyu vurgulamak istiyorum şimdilik. Bizler bu değişimin farkında değiliz. Tuhaf olan bu. Artık toplumun yüzde ellisini oluşturan ve GENDERLESS / AGENDER bir nesil varken bunların ebeveynleri “mürvetini görelim” havasında. Bu kadar kopuk iki kitlenin aynı zamanda, aynı mekan (hatta aynı evde) yaşaması çok ilginç geliyor bana.
Değişen cinsiyet tanımları, ilişki biçimleri apayrı konular, pek yakında yazılacaklar efendim.