Ne garip bir isim aslında:
Adalet Sarayı…
Adaletin sarayı mı olur?
Eşitlikten, adil yargılanmadan bahsederken, adalet dağıtılan kurumun binasına “saray” demek, ne yaman çelişki!
Neyse…
Bir gün vazgeçilir belki bu kanıksanmış ama alışılmaması gereken sevdadan.
Konumuz bugünlük bu değil.
Konumuz Balıkesir Adalet Sarayı(!)’na ne kondu, onunla ilgili…
Buyrun şıklar:
a. Gecekondu
b. Adli-kondu
c. Kuş kondu
d. Nuh’un Gemisi kondu!
Ne demek istediğimizi adalet sarayının kapısından adım attığınızda anlayacaksınız…
Oda yokluğundan binanın giriş katının tam ortasına bölmeler yapılıyor.
Öylesine çarpık, garabet bir manzara ki…
Tüm giriş çıkışlarla birlikte vatandaş yoğunluğunun en fazla olduğu ana bölümün tam ortasına duyduğumuza göre ön bürolar taşınacakmış.
Ön büroların bulunduğu odalar da yeni hâkim/savcılar veya mahkeme kalemleri için ayrılacakmış!
Oysa çoğu vatandaş, adliyeyle çok da temas etmeden, ön büroların bulunduğu kısımla sınırlı olmak üzere adliyeye giriyordu, şimdi o artı insan kalabalığının hepsi adliyenin orta alanına taşınacak.
Çirkinlik ötesi hummalı bir çalışma var adaletin sarayının tam da ortasında.
Gecekondunun adliyeye uyarlanmış hali adli-kondu oldu gitti.
Ama çaresizlik diyebilir miyiz bu garabet için?
Anlayabiliyor musunuz olup biteni?
2008’de açıldı yeni Saray!
Daha açıldığı gün icra dairelerine yer kalmadı, müthiş bir planlamayla yapılmıştı çünkü, icralar kur’a çekti aralarında, bir icra bodruma hapsoldu, bir icra ise depremzede misali bahçede prefabrik eklentiye gitmek zorunda kaldı.
Dakika 1, gol 1 olmuştu…
Adliye açıldığı gün küçük geldi.
Müthiş planlamayı ve bu durumu zaten teee 2008’de alkışlamıştık, eşsiz bir durumdu yani, açıldığı gün adliyenin dar gelmesi!
E geçip giden bu 12 yıl içinde de daha sonra neler oldu, yeni mahkemeler, ek mahkeme yazı işleri odaları, sayısı artan hâkim ve savcılara yer açmak için hangi koridorda boşluk varsa, hangi köşede bir açık varsa salon-salamanje misali kapatıla kapatıla yeni havasız çirkin bir yığın odacık yapıldı.
Kapatacak yer kalmayınca da sıra girişteki tek boşluk alana geldi.
İşin daha da komiği ve anlaşılmaz olan hali, adliyenin bahçesine ek bir bina yapılamaması veya yakın bölgede bir arazinin kamulaştırılarak ek bina yapılamaması veya daha da pratiği devasa bahçede prefabrik bir ek yapı kurulamaması.
Çözüm üretilememesi mi çözüme ulaşılamaması mı ilginç olan, gerçekten anlaşılmaz bir durum.
Devasa bahçe var hâlbuki…
Saray(!)’ın içine Nuh’un Gemisi gibi acayip bir şey yapıyorsun!
Açıldığında küçük gelen, 2008 itibariyle dahi Balıkesir’in ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olan Adalet’in Sarayı’nın ortasına adli-kondu, Nuh’un Gemisi gibi bir şeyler yapılıyor…
Kaçırmayın, geçerken bir başınızı uzatın, normal bir binanın 12 yılda nasıl pes ettiğini gözlerinizle görün.
Devletimizin parası o kadar bol ki; bir kamu kurumu yapıyorsun, açıldığında günün ihtiyacına yetmiyor, yıllar içinde ise iyice çirkin hale geliyor.
Ne hazindir ki, bir kamu kurumu yapınca içimiz rahat 50 yıl geçirmeyi öngöremiyoruz.
Geleceği görememek böyle bir şey olsa gerek!
Gemi inşa ediledursun; biz de tufanı bekliyoruz.
Bir yangın olsa ya da yakın tarihteki gibi gaz kaçağı yaşansa; onca insan nasıl tahliye edilir; onu düşünüyoruz.
Derme çatma odalarda mülke temel adalet nasıl tesis edilir; onu düşünüyoruz.
Hayatında adliyeye yolu düşmemiş bir vatandaş o kapıdan girdiğinde; şu adını koyamadığımız şeyi görse ne düşünür; adalet sistemi hakkındaki ilk intibaı ne olur; onu düşünüyoruz.
Düşündükçe karamsarlık katsayımız artıyor.
En iyisi o şıklara bir de “e” etmek:
e. Hepsi…