Otuz üç yıl Osmanlı Devletinin başında bulunan İkinci Abdülhamit’in adına ve yaptıklarına, gerek kendi döneminde gerekse daha sonra yaşayan sanatçıların, edebiyatçıların yazılarında, şiirlerinde bol bol rastlarız.
Otuz üç yıllık Abdülhamid döneminden olumlu söz eden sanatçı var mı acaba diye araştırdım. Maalesef böyle bir sanatçıya rastlayamadım. Korku ya da ikbal nedeniyle Padişah’a yaklaşan bazı sanatçılar yok değil ama, büyük çoğunluk muhalif. Halit Ziya’dan Tevfik Fikret’e, Mithat Cemal’den Ziya Gökalp’e, Halide Edip’ten Neyzen Tevfik’e, Yakup Kadri’den Nahit Sırrı Örik’e kadar hemen tüm sanatçılar Abdülhamid’i alabildiğine eleştirmişler.
Yeni Akit’te 29 Aralık 2018 tarihinde Yavuz Bahadıroğlu adlı kişi de “Sultan Abdülhamid ve Muhalifleri” başlıklı bir yazı kaleme almış ve özetle şunları yazmıştır:
“Bizim dindar camia, Sultan II. Abdülhamid taraftarlığını öylesine abarttı ki…o dönemde Abdülhamid Han aleyhtarlığı yapan herkese, ‘ihanet’ damgası vurmaya başladı. Mehmet Akif de bu ‘ifratçı’ yaklaşımlardan nasibini aldı ve İstiklal Marşı şairimiz, büyük meziyetlerine, ilmine, irfanına, imanına, faziletine , gayretine, vatanseverliğine rağmen ‘kötü adam’ ilan ediliverdi.
Hak ve hakikat adına önce şunu söylemem lâzım: Sultan II. Abdülhamid dönemini yaşayan dindar yazarların hemen hepsi Abdülhamid muhalifidir. Kimi Batıcı, kimi Türkçü, kimi Kürtçü, kimi sosyalist, kimi Müslüman, kimi Hristiyan ve Yahudi aydınların ittifak ettiği tek nokta da Sultan Abdülhamid’e muhalefettir. Bu her yönden esen sert muhalefet rüzgârının en açık sebebi ise ‘istibdat’tır. Bunun dayanağı da Sultan Abdülhamid’in, Meşrutiyeti askıya alması ve seçimle belirlenen ‘Meclis-i Mebusan’ı dağıtarak dizginleri ele almasıdır. Seçim ’istibdat’ ve ‘hürriyet’ arasındadır. Yazarlar, mütefekkirler, şairler tabii olarak ‘hürriyet’i seçmişlerdir.”
Elbette Bahadıroğlu, sansürü, sürgünleri, Taif’teki ölümleri yazacak kadar ileri gidemezdi. Ama yine de o kesimin şimşeklerini üstüne çekti.
Hem Abdülhamitçi hem Akifçi olmaya çalışan bazı kişiler, Akif’in daha sonra yazdıklarından pişman olup özür şiirleri yazdığını belirttiler. Özür şiirlerini (!) Akif’in yazmadığını bilen daha aklı başında Abdülhamitçiler ise onu hiçbir zaman affetmediler. Çünkü Rıza Nur gibi Abdülhamit muhalifliğinden pişman olanlar varken Akif’in geri adım atmaması epeyce canlarını sıkmıştı Abdülhamit hayranlarının.
***
Peki ne demişti Akif, Abdülhamit taraftarlarını bu kadar kızdıracak? Bu sorunun yanıtını Safahat’ta buluyoruz. Bazı şiirlerin adı bile içeriklerini anlamamıza yetiyor: “İstibdat”, “Hürriyet”…
Aşağıdaki dizeler, “Safahat”ın, Akif’in damadı Ömer Rıza Doğrul tarafından yayına hazırlanan nüshasından alınmıştır.
Gölgesinden bile korkup bağıran bir ödlek,
Otuz üç yıl bizi korkuttu “şeriat” diyerek.
Vahdetî muhlisiniz, elde âsa çıktı herif,
Bir alay zâbiti kestirdi. Sebep: “şer’-i şerif!” (Sayfa:129)
”Köse İmam” bölümünde de yine bu konuya değinir:
“Ya Hocam, sen neye tâ Yıldız’a çıktın bu sefer?
Otur, anlat bakalım, çünkü fena söylediler.”
“Çoktan beridir vardı benim bir derdim;
Gideyim zâlimi ikâz edeyim, isterdim.
O, bizim câmi uzaktır, gelemez, mâni ne?
Giderim ben, diyerek vardım onun câmiine.
Kafes ardında hanımlar gibi saklıydı Hamid,
Âl-i Osman’dan edilmezdi bu korkaklık ümid
Belki kırk elli bin askerle sarılmış Yıldız;
O silâhşörler; o al fesli herifler sayısız.
Neye mâl olmada seyret, herifin bir namazı;
Sâde altmış bin adam kaldı namazsız en azı!
Hele tebzîri (israf ) aşan masrafı, dersen, sorma.
Gördüğüm maskaralık gitti de artık zoruma,
Dedim ki: ‘Bunca zamandır nedir bu gizlenmek?
Biraz da meydana çıksan da hasbihâl etsek.
Adam mı, cin mi nesin? Yok bir gören ne eden;
Ya çünkü saklanıyorsun bucak bucak bizden.
Değil mi saklanıyorsun, demek ki: korkudasın;
Ya çünkü korkan adamlar gerek mi saklansın.
Değil mi korkudasın, var kabahatin mutlak…’
Bir de baktım, pusulardan çıkarak,
Koştular, tekmeye kuvvet kimi, dipçikle kimi,
Serdiler her taraftan delinen pöstekimi
(Sayfa: 416)
Galiba Abdülhamit hakkındaki en ağır sözler Safahat’ta çıkıyor karşımıza:
“Ortalık şöyle fena, böyle müzebzeb (kararsız, beceriksiz) işler
‘Ah o Yıldız’daki Baykuş ölüvermezse eğer
Âkıbet çok kötü’, dibace-i ma’lûmiyle
Söze girdim.”
(Sayfa: 402)
“İstibdad” şiirinde ise Mehmet Akif, Abdülhamid dönemi için düşündüklerini tüm açıklığıyla dile getirir:
İSTİBDAD
“Yıkıldın gittin ammâ ey mülevves devr-i istibdâd,
Bıraktın milletin kalbinde çıkmaz bir mülevves yâd!
Diyor ecdadımız makberlerinden: ‘Ey sefil ahfâd,
Niçin binlerce mâsum öldürürken her gelen cellâd,
Hurûş etmezdi, mezbûhâne olsun, kimseden feryâd?
O birkaç hayme (çadır) halkından cihangîrâne bir devlet
Çıkarmış, bir zaman dünyâyı lerzân eylemiş (titretmiş) millet;
Zaman gelsin de görsün böyle dünyâlar kadar zillet,
Otuz üç yıl devam etsin, başından gitmesin nekbet…
Bu bir ibrettir ammâ olmıyaydık böyle biz ibret!
Semâ-peymâ iken (göklerde yüzerken) râyâtımız (bayraklarımız) tuttun zelil ettin
Mefâhir bekleyen âbâdan evlâdı hacil ettin;
Ne âli kavm idik; hayfâ ki sen geldin sefil ettin;
Bütün ümmîd-i istikbâli artık müstahîl (imkânsız) ettin;
Rezil olduk… Sen ey kâbus-u huni (kanlı kâbus), sen rezil ettin!
Hamiyyet gamz eden (belirten) bir pâk alın her kimde gördünse
‘Bu bir câni’ dedin sürdün, ya mahkûm eyledin hapse.
Müvekkel eyleyip câsûsu her vicdâna, her hisse,
Düşürdün milletin en kahraman evlâdını ye’se…
Ne mel’unsun ki rahmetler okuttun rûh-u İblîse!”
(Sayfa: 86-87)
PadişahAbdülhamit’i seven yok muydu peki? Pek yok, ama korku ya da saygı nedeniyle laf söyleyemeyenler de hayli fazlaymış:
“Evet oğlum, Hoca sevmezdi , bilirdim sarayı
Ama sövmezdi de hoşlanmadığından dolayı
…
Padişah dendi mi çokluk dil uzatmazlarmış!”
(Sayfa:402)
Abdülhamid dönemini en iyi anlatan sözcüklerden biri de sürgün. En ufak bir şüphede sürgündesin. Muallim, imam, mutasarrıf, vali fark etmez:
“Kadri Bey sağdı, Trabzon’da henüz vâliydi.
Yine bir dolduran olmuştu ki Abdülhamid’i.
Karakoldan dediler: Şimdi , İmam Erzurum’a!”
(Sayfa:413)
Şimdi millet kime inanacak? İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy’a mı yoksa TRT’de her hafta gösterilen “Payitaht Abdülhamid” dizisine mi? İkisine birden inanmak çok zor. Çünkü TRT’nin dedikleriyle Akif’in dedikleri birbirine taban tabana zıt.
Teşekkürler… Kavram kargaşalığı yaratanlara yanıt olabilecek bir yazı, değerli bir yazı.
Durum böyle sevgili dostum. Herkes öğrensin istedim.