1989’da ne olduğunu, sonrasında neler yaşandığını siyasetle uğraşmayan gençler pek bilmez. O zamanlar konuyu baya bir araştırmıştım.
Zaten “CHP Mİ? AKP Mİ?” adlı birinci kitabım da böyle çıktı ortaya.
89’un hikâyesi kısaca şuydu:
12 Eylül darbesi üzerinden 9 yıl geçmiş, parlamento seçimle oluşturulmuş, 1984’de yerel seçimler yapılarak atamalarla getirilen asker, sivil belediye başkanları yerlerini seçilmiş başkanlara bırakmış, 1987 referandumu sonunda siyasi yasaklar kalkmış ama ülkenin üzerindeki 12 Eylül karabasanı kalkmamıştı. Evren hâlâ cumhurbaşkanı Özal’da başbakandı.
1989 yerel seçimleri 12 Eylül 1980 karabasanından kurtulmak için bir fırsattı.
Türkiye solunun, DSP dışında tamamı SHP’yi destekledi.
1989’da ÖDP-EMEP-HEP-TKP yoktu. Sadece SHP vardı.
Ve beklenen zafer geldi. SHP %33 oyla birinci parti oldu. Bursa(DYP) ve Konya (RP) hariç, tüm büyükşehir belediyeleri dâhil (39’u il) 652 belediye kazanıldı.
Moraller yerindeydi. 12 Eylül’den kurtulmanın yolu açılmıştı.
İki yıl sonra yapılacak olan 1991 mv. seçiminde SHP’nin iktidar olmasına kesin gözüyle bakılıyordu.
SHP, seçime Paris’te kurulan Kürt Enstitüsü konferansına katıldıkları için kısa süre önce partiden ihraç edilen ve ağırlıklı olarak Kürt mv. tarafından kurulan HEP ile birlikte girdi. Aldığı %20,75 oyla 3. Parti oldu. DYP birinci, ANAP ikinci partiydi. SHP iki yıl içinde adeta erimişti.
Seçim ittifakı iyi anlatılamadı. Doğu ve güneydoğuda oylar arttı; ama Batı da İç Anadolu, Karadeniz, Ege, Akdeniz, Marmara’da oy kaybedildi.
Seçimin galibi emanet oy isteyen Demirel’di. DYP-SHP koalisyonu kuruldu.
Koalisyon ortağı olmak SHP’nin seçim başarısızlığını örter diye düşünenler Baykal ve arkadaşlarının partiyi üst üste kongreye götürmesiyle yanıldıklarını anladılar. SHP iki ayrı parti gibiydi. İnönü gurubu da Baykal ekibinden hiç kimseyi bakan yapmayarak bölünmeyi adeta körüklüyordu.
Girdiği üç kurultayı da kaybeden Baykal CHP’nin yeniden açılmasıyla genel başkanlık muradına erdi. Zaten dördüncü kurultay olsaydı muhtemelen Baykal kazanacaktı; çünkü ilk kurultayda 99 olan oy farkı 30’a inmişti.
1994 yerel seçimine SHP-DSP ve yeniden açılan CHP ayrı ayrı girdi. SHP’ nin hükümet ortağı olduğu bir dönemde Sivas katliamı olmuş, Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, gibi aydınlar “faili meçhul !” cinayetlerle katledilmiş, PKK terörü en yüksek seviyeye çıkmış, HEP, ÖDP-EMEP-TKP yollarını ayırmışlardı. Bütün bu olumsuzluklara 5 Nisan 1994 ekonomi kararlarının altına imza atması da eklenince SHP iyice bitti.
Denilir ki bir tek İSKİ yolsuzluğu SHP’yi bitirdi. Bu doğru değildir. Bu yolsuzluğu yargıya taşıyan SHP’dir. Yapan da cezasını çekmiştir. Ancak şunu belirtmeliyim ki; SHP, belediyelerde farklılık yaratacak bir başarı hikâyesi yazamadı. Kurultaylar partisi olmaktan kurtulamadı. Başarısızlığın bir tek nedeni yoktu. İçsel ve dışsal nedenlerle birlikte ele alınması gerekiyordu.
94 seçiminde SHP 5 yıl önce kazandığı bütün belediyeleri kaybetti, hem de çok az farkla. CHP ve DSP kazanamayacaklarını bile bile adaylar çıkararak zaten erimekte olan SHP’nin önünü iyice kestiler. SHP’nin önünü kesenler aslında Türkiye’nin önünü kestiklerini 2002 de anladıklarında iş işten geçmişti
Erdoğan İstanbul’u %25,19’la, Gökçek’te Ankara’yı %27,34’le (SHP oyu %26,89’du) kazandılar ve 25 yılı belediyelerde, 17 yıldır da ülkeyi yönetiyorlar.
Bu yüzden 1994 seçimleri CHP için de, Türkiye için de kırılma noktası oldu.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun bir daha yaşamak istemiyoruz diyerek dikkat çekmeye çalıştığı 89 sendromundan ben bunu anlıyorum.
Seçmen 1989’da 12 Eylül karabasanından kurtulmak için SHP’yi, 30 yıl sonra da Erdoğan karabasanından kurtulmak için CHP’yi seçti. Bir kredi verdi.
Altın değerindeki bu kredinin çok iyi değerlendirilmesi herkesin görevidir.