Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü.
Wikipedia’dan alıntı yapalım:
“Gazetecilik mesleğini icra edenleri onurlandırmak için 1961’den beri 10 Ocak günü düzenlenen Türkiye’ye özgü bir kutlama günüdür.”
Doğrudur, sadece Türkiye’ye özgü bir gün bugün…
Taa 4 Ocak 1961 yılında çıkarılan 212 sayılı yasayla çalışan gazetecilere bir takım haklar ve düzenlemeler gelince akabinde yine 1961’den itibaren her yılın 10 Ocak’ı Çalışan Gazeteciler Günü olmuş.
Peki, ne kadar mutlu gazeteciler?
Ne kadar huzurlular?
Geçim halleri nice?
Gazeteciler dediğimizde Türkiye’de hep ikili bir ayrım akla gelir; alaylılar, mektepliler.
İşini iyi yapıyorsa, basın kurallarına uyuyorsa, mesleki etik nedir biliyorsa bizim gözümüzde ikisi de eştir; mektepli olan mektepli olduğu için saygındır; alaylı olana da çekirdekten yetişip mesleğin püf noktalarını çok derinden öğrendiği için saygı duyulmalıdır.
Ama artık Türkiye’de gazeteciler için başka ayrımlar da var maalesef:
Dürüst olanlar, mesleği çıkar amaçlı kullananlar…
Objektif ve doğruluktan ayrılmayanlar, nabza göre şerbet verip bukalemun kılığına girenler…
Özgür olanlar, tetikçi olanlar…
Basına saygı duyanlar, basını silah olarak kullananlar…
Gazetecilik; mesleğini gönülden yapan onurlu emekçilerin sırtında yürüyorsa yürüyor.
Artık herkes kimin nasıl gazetecilik yaptığının farkında…
Gönül isterdi ki, gazeteciliğin saygınlığı zarar görmemiş olsun.
Ama uzun zamandır her meslek dalında yaşanan bozulma bu alanda da mevcut…
Çoğu kez çıkar amaçlı yapılan bir gazetecilikle karşılaşan toplum otomatik refleks ile basından soğuyor, gazetelerden uzak tutuyor.
Türkiye’deki ulusal gazetelerin satış rakamlarına bakın…
Bedava dağıtılanları da çıkarın…
Sonra o rakamlara bir daha bakın, acı bir satış rakamı yüzümüze vuracak.
İnternet, sosyal medya, gelişen teknoloji gibi gerekçelerle bunu mazur göstermeyi bir kenara koyalım, gazete başkadır.
Gazete fikir ölçeğidir.
Kütüphanedir.
Derstir.
Fakat Türkiye’de gazetecilik sorunlu ve tatsız bir mecra…
Önce uluslararası alanda yerimiz iyi bir noktada değil, bunu biliyoruz.
Özellikle fikir ve ifade hürriyeti ihlalleri ve tutuklu gazeteciler açısından sıkıntılı bir tablo var karşımızda.
Bu ise uluslararası camiada ülke imajına büyük zarar veriyor.
Onun dışında, iş bulsa da ekonomik açıdan sıkıntılı ve zor bir süreçte olan geniş bir kitle var.
Peki iş bulamayanlar?..
Fakülte enflasyonu gazetecilik açısından da mevcut ve gazetecilik-enformasyon bölümlerinden mezun olanlar arasındaki işsizlik çığ gibi büyüyor.
Anadolu’daki gazetecilerin büyükşehirlerde veya ideallerindeki kurumlarda işe girebilmeleri hayal ötesi…
Bugün gazeteciler, karınca kararınca gündemde kendilerine yer bulabildikleri için az da olsa mutlular belki ama yarın yine onlar da her özel gün gazisi gibi unutulup kendi yalnızlıklarında bırakılacaklar.
Ve Türkiye yine basın özgürlüğü ligindeki kötü yeriyle anılacak.
Yine de…
Madem 10 Ocak’ı gösteriyor takvim…
O zaman gazetecilerin mutlu günlerinin artarak çoğaldığı bir dilek tutalım mı onlar için?