Babam ilk öğretmenim. Naipli Köyü İlkokulu 1. sınıfına başladım. Ama öncesinde, evde annem okuma – yazma çalışmaları yaptırıyor bana. Alfabe kitabım elimde. Önlüğüm yok. Babam sınıfa girince ben dışarıda kalıyorum. Zil çalınca öğrencilerin arasına katışıyor , onlarla oynuyorum. İp atlıyoruz. Sek sek oynuyoruz. Mollik ( dokuz taş oyunu) oynuyoruz. Zil hemencik çalıyor , ben yine sınıfa giremiyorum. Eve geri dönüyorum.
Evimiz ( okul lojmanı ) ile okul aynı çatı altında. Anneme şikayete gidiyorum. Ben de sınıfa girip ders yapacam!.
Akşam babamla konuşuyor annem. Çocuk fişleri okumayı öğrendi. 1. sınıfların arasına otursun.Ne dersin ?
-Yaşı daha çok küçük. Olmaz!.
****
Yıl 1956 Erzurum / Tafta.
Topçu Batarya komutanı babam. O dönemde kışın ulaşım bu köpeklerin çektiği kızaklarla yapılıyor.
Babam Asteğmen Mehmet Hayati Köseley..Işıklarda uyu.
***
Yıl 1956 babam askere gidiyor. Önce Polatlı Topçu Okulu’nda başlıyor askerliğe. Biz okul lojmanını boşaltıyoruz. Köy içindeki Medine Ninenin evinin üst katına taşınıyoruz. Başka bir öğretmen geliyor Naipli Köy İlkokuluna. Turhan Eltas. Benim 1. sınıf öğretmenim. Ondan aldığım eğitimi bunca yılın sonunda bile unutamam. Kendisi Erzurumlu. Mühendis . Askerliğini öğretmen olarak tamamlıyor. Cumhuriyet Gazetesi okuyor babam gibi. Gazete köye haftada bir iki gün geliyor . Babamdan biliyorum , gazeteleri tarihine göre sıraya ben koyuyorum. Öğretmenimiz de sıraya koyuyor. Masanın üzerinde duruyor gazeteleri. Kitapları çok. Bize okuduğu kitaplardan bazı bölümler okuyor, dinliyoruz. Soru soruyor, yanıt alamayınca , bize tane tane izah ediyor. Çanakkale Savaşını ,anlatırken çok heyecanlanıyoruz. Renkli tebeşir ile tahtaya harita çizip anlatıyor.Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri başarılarından söz ederken, hepimizin defterlerine yazdırıyor.
Çanakkale savaşı bize bir kurtarıcımız olduğunu göstermiştir. O da Kurmay Yarbay Mustafa Kemaldir. Şimdi o bizim Atatürkümüzdür.
***
Hemen hemen her gün şu sözleri ile bizleri yüreklendirirdi.
“Terbiyeli olmak zorundayız. Çalışkan olmak zorundayız. Kurtuluş Savaşını kazanmak için çok can veren bir milletiz. Atatürk’ün dediği gibi Türk Milleti zekidir. Türk Milleti çalışkandır.Bizler bu milletin evlatlarıyız. ”
****
Babam daha sonra Erzurum / Tafta beldesindeki Topçu Taburuna atandı. Tafta Batarya Komutanı , Asteğmen olarak.Okuma yazmayı başardım. İlk mektubumu yazıyorum, annem babama gönderiyor. Çok seviniyorum çok. Öğretmenim Turhan Eltas, mektubumda neler yazdığımı soruyor. Sizden selam yazdım diyorum. Turhan Eltas öğretmenim bir gün sınıfa kocaman bir karton üzerine ATATÜRK resmi yapıştırıp aşağıdaki şiiri yazıyor.Kara tahtanın yanına asıyor.Bu şiir Türkçe kitabımızda da var. 10 Kasım günü bu şiiri tüm sınıflar birlikte okuyoruz. Önce öğretmenimiz okuyor, biz tekrarlıyoruz.Behçet Necatigil’in yazdığı bu şiir çocuk belleğimde öylesine fırtınalar yaratıyor ki ; sanki şiiri yaşıyorum , sınıfımda. Öğretmenimiz öylesine bir duygu ile bize Atatürk ve Vatan sevgisi aşılamaya çalışıyor ki, biz okulun en minikleri ağlamaklı oluyoruz.
Babam Mehmet Hayati Köseley ( yıl 1955 ) Naipli Köyü İlkokulu 5 sınıf bir arada okutuyor.
****
Bu 10 Kasım gelmeden içimden geçenlerin hüznü ve coşkusunu bir arada yaşıyorum sanki. Annem , sicil numarası 1881.. Babam başöğretmenim , Turhan Eltas birinci sınıf öğretmenim. Benim öğretmenlerim , hepinizin yetiştirdiği çocuklar iyi insanlar oldular. Gözünüz arkada kalmasın. Kalmaz ya. Işıklar içinde uyuyun. Bizler , Atatürk ilke ve devrimlerinin bekçiliğini yapmak adına çalışıyoruz.Kendi yaşamımızda emek verdiğimiz aydınlanma çabalarımızı ölene dek sürdüreceğiz.
Mustafa Kemal Mahşeri bir kalabalık olmayı sürdürüyor..
RESİM
Her gün,
Enginlerden engin,
Yücelerden yüce
Bir duygu sarar bizi,
Bu sınıfa girince.
Yanda, bir uçtan bir uca
Mavi deniz,
Odanın içinde güneşleri bulunca
Isınırız.
Enginlerin engini deniz olsa
Deniz ufak!
Yücelerin yücesi güneş olsa
Güneş küçük!
İlk günü gördük, nerden geldi:
Duvardaydı
Denizleri, güneşleri
Küçülten büyüklük.
Kürsünün üstünde bir resim:
Gözleri denizlerden mavi
Bakışları güneşlerden sıcak,
Dört mevsim
Kürsünün üstünde:
Atatürk’ün arkasında al bayrak,
Kollarını kavuşturmuş göğsünde.
Bu resimle başlar bizim günümüz,
Karşımızda Atatürk’ü gördükçe,
Kıvançla dolar, taşar gönlümüz.
Öğretmenimizin kürsüde
Verdiği dersi
Dinler bizimle birlikte
Atatürk’ün resmi.
Çalışkanız, çünkü,
Çalışınca
Bakarız, Atatürk güldü.
Bir yanlışlık yapsak
Bulutlanır gözleri,
Anlarız, Atatürk üzüldü.
Gelsek kürsünün dibine
Görür bizi
Eğilince.
Kalksak, gitsek gerilere,
Otursak arkalarda;
Başımızı kaldırmadan duyarız
Atatürk orada.
Öteki odalarda
Başka başka resimleri Ata’mın.
Atatürk’üm, artık ömrüm oldukça
Bu resimle karşımdasın!
Yok hiç birinde
Bundaki tılsım,
Değişen çizgilerle
Canlı gibi bu resim.
Öyle canlı ki, sanırım,
Ben de bir gün okulu bitirince
Uzanan ellerinle
Okşanacak sırtım.
Öyle canlı ki, sanırım,
Karanlık bile olsa
Serpeceğin ışıkla
Aydınlanır yollarım.
Tıpkı sınıftaki gibi,
Yapacağım bir işte
Bu resmindir rehberim
Kötülüğe uzanırsam
Çat kaşlarını,
Tutulsun ellerim.
Tıpkı sınıftaki gibi,
Bütün ömrüm boyunca
Yaptığım bir işte
İyi, doğru oldumsa
Sevincini belli et,
Gülümse!
Yaprak yaprak dökülürken önümde
Her yıl, dört mevsim;
Sınıflar içinde yalnız bu sınıf,
Resimler içinde yalnız bu resim!
Behçet NECATİGİL
Fatma Zehra ablam kalemine, yüreğine duygularına sağlık, hep var ol..