Beni tanıyanlar ya da yazılarımı takip edenler bilir, nedense sayın Özdil ve yine sayın Dündar’a hep mesafeli durmak yanında sanki bu insanlar özel görev ile görevlendirilmişlerdir diye de hep düşünmüşümdür. Onların samimiyetine, içtenliğine hiçbir zaman güven duymamışımdır. Bir kere temelden farklılığımız var. Onlar okumayan halkımızın duygularını yöneterek ülke genelinde özellikle CHP üzerinden solun gelişmesine mani olmak gibi şeytani bir planın uygulayıcısı olarak onları görüyorum. Elbette haklı gerekçelerim var.
Örneğin; zamanı biraz geriye sarıp rahmetli Özal dönemine gidelim. Ve o dönemin tek özel televizyonu ve Uzan ailesine hizmet eden Star gazetesine bakalım… Sayın Özdil orada da yazıyordu. Oradan kendisini tanıdım ve okudum. O olayların kırılma noktası olan İstanbul büyükşehir seçimlerinde nasıl etkili olduğunu bizzat takip ederek okuyarak gördüm. Halkımızın en önemli özelliği matematiğe ilgisinin olmaması nedeniyle analitik düşünememesi ve kültür birikimi olmadığından olayları çok çabuk unutmasıdır.
Ülkemizde ne acıdır ki bu süreçte bütün kutsal değerlerimizi çok çabuk harcadık ve kirlettik.. Elimizde kala kala çimento olarak bağlayıcılık anlamında kullandım not düşeyim ki yanlış anlaşılmasın o bağlayıcılığın en güçlü parçası olarak bir Atatürk kalmış iken, onu da halkın bir kısmının bugünle de nefes alırken varlığını hissetmesinin bile yeterli gördüğü Atatürk’ü, yazdığı kitap ile seçim atmosferinin büyülü ve buğulu ortamında medya gücüyle de öyle güzel bir şekilde pazarlayarak piyasaya sürüldü ve kitap yok sattı. Bunu AK Parti iktidarının ilk döneminde Turgut Özakman’ın yazdığı ve satış rekorları kıran “Şu Çılgın Türkler” kitabı olarak görün ve düşünün.. O kitapta satış rekorları kırdı ama sonuçta değişen bir şey olmadığı gibi Kurtuluş Savaşımız güncelliğini yitirdi. Çünkü orada da aynı şey vardı. Savaşımız duygusal bağ üzerinden, yoksulluk üzerinden anlatılmıştı. O savaşın nesnel gerçekleri üzerine çok ciddi kamuoyunu etkileyecek bir not düşülemedi. Duygu ile olmaz bu şeyler.. Öncesinde çok ciddi bir birikim olacak ki ortaya çok güçlü bir sentez çıksın. Bu topraklarda bizler daha Atatürk’ü anlama safhasındayız. Atatürk’ü duygusal satırlarda arayıp okuyarak öğrenemezsiniz… Atatürk’ün tahlilini yapmak kolay olsaydı, bilin ki şimdiye kadar çoktan süpürülüp yok edilirdi.
Bilmeyenler için not düşelim. İttihat ve Terakki örgütü ile Atatürk arasında amansız bir savaş vardır. Biliyoruz ki İttihat ve Terakki iki kez Atatürk’ü öldürmek istemiş başaramamıştır. Atatürk’ü bu suikastlardan koruyan Şam görevi olmuştur. Yine biliyoruz ki, İttihat ve Terakki iktidarı bırakırken yaptığı atamalarla Kuvay-i Milliye ruhunun yaratılmasında etkin rol oynamıştır. Yani Milli Kurtuluş Savaşımızın mimarlarındandır. Onu da yok sayamayız. Ancak yine biliyoruz ki Atatürk’ün Cumhuriyet Devleti’ni kurduğu ilk yıllar içinde Kürtlerle yakınlaşmasını önlemek adına Meclis’te doğunun Kürt milletvekili ve aynı zamanda İstiklal savaşının önemli komutanlarından Halit Paşanın sırtından vurularak öldürülmesi olayı da basit bir olay olmadığı gibi vuran da İttihat ve Terakkinin çok önemli ismidir.
Yani diyeceğim odur ki ülkemizde daha taşlar yerine oturmamıştır. Atatürk’e olan sevdamız da düşmanlığımız da çok ince kıldan yapılmış bir zemin üzerindedir. Atatürk ile barışmak ve anlamak ve yolunda dünyaya merhaba demek keşke çok kolay olsaydı..
Bu ülkenin tek doğrusu olsaydı, işimiz kolaydı. Ancak çok doğrumuz ve çok yanlışımız var. Yolumuzu Atatürk’ün yolu yapmak keşke kolay olsaydı. Rahmetli İnönü, Atatürk’ü ancak Johnson mektubuyla anlamış o zamanda Bülent Ecevit üzerinden devrilmişti. O da CHP’den ayrılmıştı. CHP içinde ki kavga bütün şiddetiyle sürmektedir. CHP huzura kavuştuğunda bilelim ki ülkemiz de huzura kavuşacaktır.
Ülkede ne zaman ki Atatürk hepimizin ortak paydası olmaya başladı, içeriği genellikle magazinsel bilgilerle donatılmış bir kitap ve şaibeli isimler üzerinden piyasaya sürülmüş ve yetmemiş halkın işsizlik ile kıvrandığı asgari ücret 2020 lira oldu diye binlerce işçi işinden olurken, onlar halkıyla alay edercesine 2500 lira diyerek piyasaya Atatürk ismini sürdüler. Aynen ABD’nin 1937 yılında yaptığı Golden Gate köprüsü gibi yani altın köprü gibi halkımızla Atatürk üzerinden alay edercesine gözümüz önünde yaptılar. Bu Atatürk’ü kirletme operasyonudur..
Kavga sürüyor…
Sevgi ve saygılarımla… Vecdi Yılmaz