Ebeveynler, anne baba olduktan sonra pek çok heyecanı birlikte yaşarlar. Çocuklarının ilk adımı, ilk kelimesi, ilk gülüşü için heyecanlanır ve sabırsızlıkla beklerler. “Hadi artık anne desin! Konuşsun. Yürüsün. Koşsun…” diye heyecanlanırken 18 ay itibarıyla “Hiç susmuyor, hiç oturmuyor… Çok yoruluyorum…” diye şikâyet etmeye başlarlar.
Peki, bu noktada ebeveynlerin baş etmekte zorlandıkları durum ne? Tabi ki çocuklarının ilk bireyselleşme çabalarını anlamlandıramamak… Ergenlik dönemi öncesinde çocuğun, birey olma yolunda attığı ilk adım diyebiliriz bu süreç için. Ebeveynler için yorucu ve zorlayıcı olduğu kadar da dikkatle yönetilmesi gerekmektedir.
18 ay ile 36 ay arasında görülen bu sendrom, çocuklar için anneye bağlı ve bağımlı geçirilen sürecin sona erdiğini işaret etmektedir. Çocuk artık beslenmek için anne sütüne, hareket etmek için annenin kucağında taşınmaya ve istediği şeye ulaşmak için birinin ona getirmesine ihtiyaç duymamaktadır. Bununla birlikte inat, öfke nöbetleri, ağlama krizleri, bağırma, her şeye hayır deme, istediğini elde edene kadar huzursuz davranışlar sergileme öne çıkmaktadır. İşte tam da bu noktada aileler zorlanıyor, çocuklarının gereksiz yere kapris yapıp şımardıklarını düşünerek öfkelenmeye başlıyor ve bu sürecin asla geçmeyeceğini düşünüyorlar.
2 yaş döneminde çocuklar ben merkezcidir. Duygusal olarak tam gelişmedikleri için çoğunlukla ağlayarak, “Hayır. İstemiyorum. Olmaz.” gibi olumsuz kelimeleri sıklıkla kullanırlar. Kendilerini yere atabilirler, nesneleri atabilirler, çevresindekilere ve kendisine vurabilirler. Bencil ve dürtüsel hareketlerde bulunabilirler. Bu yaş döneminde çocuklar gördükleri her şeyi kendilerine ait olarak düşünürler. Çevreleri üzerinde hâkimiyet kurmak isterler.
Peki, tüm bunlar karşısında ebeveynler neler yapmalı?
Öncelikli olarak sakin kalmak önemli… Yalnızca bu süreçte değil çocuğun tüm gelişim süreçleri için geçerli. Her zaman “Sakin anne baba eşittir sakin çocuk…” fikrini desteklemişimdir. Çocukların içgüdüsel tepkilerine mantık çerçevesinde yaklaşmak, duygusal ve ani tepkilerden çok daha pozitif bir etki bırakacaktır. Çocuk ile otorite savaşına girmekten kaçınmak da oldukça sağlıklı olacaktır. Çünkü çocuklar bu yaş döneminde kimin otorite olduğunu, dahası otoritenin ne olduğunu anlamakta zorlanacaklardır.
Bu dönemde çocuk ile iletişim kurarken olabildiğince net ve kısa ifadeler kullanmak çok önemlidir çünkü ironi ya da kinaye içeren cümleleri tam olarak algılamakta güçlük çekerler. Bu iletişim esnasında bazen hoşuna gitmeyen cevaplar alabilirler. Bu noktada ebeveynlerin tutarlı olması, önce “Hayır” denilen şeye ağlama krizinden sonra “Evet” denmemesi oldukça önemlidir. Bir diğer önemli nokta ise çocuğun dışarıda fiziksel aktiviteler ile enerjisini atmasını sağlamaktır. Böylelikle öfke krizine dönüşmesi mümkün olan potansiyel enerjisini kinetik enerjiye dönüştürüp dışarı atabilecektir. Ancak bu süreçte ebeveynlerin dikkat etmesi gereken en önemli nokta, çocuklarıyla iletişim kurarken onun seviyesine eğilmek olacaktır. Boyunuzu eşitleyerek konuşmak, bireyselleşmenin başladığı bu ilk dönemeçte kendisini değerli hissetmesini sağlayacaktır.
Biliyorum ki, ebeveynler olarak zorlandığınız, öfkenizi kontrol etmekte zorlandığınız ve kendini yetersiz hissettiğiniz anlar olacak bu dönemde. Hiç geçmeyecek, bitmeyecek gibi hissedebilirsiniz. Böyle anlarda kendinize lütfen hatırlatın: Bu yalnızca geçici bir süreç ve bu dönemi sağlıklı bir biçimde atlatmak için özel güçlere ihtiyacınız yok.
Uzm. Klinik Psikolog Sedef Olcay Atıcı
sedefolcayatici@gmail.com