“Türk yurdu, Türk iktisadı, Türk eliyle, Türk tarihiyle yükselir. Türkler, TÜRK MALI alınız, TÜRK MALI kullanınız; Türk parası Türk toprağında kalsın” Mustafa Kemal Atatürk, (11 Ağustos 1929 tarihinde İstanbul Milli Sanayi Birliği’nin Yerli Mallar sergisindeki konuşması.)
Cumhuriyet tarihimizin iki önemli gemisi vardır. Bunlardan biri Mustafa Kemal’i, İstanbul’dan Anadolu’ya götüren ve Kurtuluş savaşını başlatan çok tanınan BANDIRMA VAPURU…
Diğeri ise; Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan üç yıl sonra sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda ulaştığı seviyeyi tanıtmak, Avrupa ve dünya pazarından pay almak için Mustafa Kemal’in, Avrupa’ya gönderdiği KARADENİZ VAPURU…
Birincisi Siyasi Bağımsızlığımızın Sembolü.
İkincisi ise Ekonomik Bağımsızlığımızın Sembolüdür.
Siyasi bağımsızlığın ancak ekonomik bağımsızlıkla devam edeceğini çok iyi bilen Mustafa Kemal, gemi ile ‘gezici fuar’-‘Seyyar Sergi’ projesini gündeme getirir.
Bunun için Seyr-i Sefain’den (Denizyolları) 1905 Hollanda yapımı, 4.765 gros tonluk, Boyu 120, eni 14 metre olan ve 12 mil hız yapabilen KARADENİZ VAPURU alınır. Gemi, Mart 1926’da Haliç Tersanesi’ne çekilerek, ‘Sergi Vapuruna’ dönüştürülür. Gemide sergilenerek, Türkiye’yi tanıtacak yerli ürünler yerini alır. Bunlar arasında;
“Tütün, Kütahya çinileri; gül, tarçın ve sakız kokulu Türk lokumu, hububattan yerli üretim madenlere; Osmanlı, Yörük, Selçuklu, Acem halı ve kilimlerine; yeşim, yakut, firuze gibi değerli taşlarla süslü el yapımı çeşmibülbül, laledan, gülabdan gibi cam ürünlerine, Bursa, Hereke kumaşları ile yerli üretim özel giysilere, kehribar, Beykoz Kundura Fabrikası mamullerine, yerli yemek örnekleri ve malzemelerinden hatıra pullarına ve tiftik keçisine uzanan çeşitli yerli malı sanayi ve tarım ürünleri” bulunmaktadır.
Gemi, inanmış, yurtsever iki yüz seksen beş (285) personeli ile 12 Haziran 1926 tarihinde İstanbul’dan demir alır. 12 ülkede 16 şehri ziyaret eder. Seksen altı (86) gün sonra 5 Eylül 1926 İstanbul’a döner. Üç(3) yıllık Cumhuriyetin, bu tanıtım gezisi, Tarım ürünleri-sanayi ürünlerinin ve el sanatlarının yansıra ulaştığı çağdaş uygarlığı Avrupa ve dünyaya tanıtarak pazardan pay almayı amaçlamıştır. Bu Türk halkının Atatürk’ün öncülüğünde gerçekleştirdiği Ekonomik Mucizedir.
1926’da,‘Seyr-i Türkiye’yi, SEYR-İ KARADENİZ VAPURU’ndan izlerken, gemide olmayı istersin gururla … Her şey, Anadolu çıkışlı yerli ve milli….
Ekonomik bağımsızlık için dışarıda bu mücadele verilirken, içeride de ekonomiyi güçlendirmek için yoğun bir çalışma yürütülmektedir. Çünkü, Lozan’da, Curzon’un İsmet Paşa’ya ‘Bütün reddettiklerini bugün cebime koyuyorum, yarın bize gelince birer birer çıkarıp size ödeteceğim’ sözü hala kulaklarda yankılanmaktadır.
Geçtiğimiz haftalarda sesiz sedasız geçiştirilen, (12-18 Aralık- Yerli Malı ve Tutum Haftası) içeriği unutturulmaya çalışılan ama ekonomik kalkınmayı destekleyen bir hafta.
Kurtuluş Savaşının hemen sonunda,1923 yılında İzmir İktisat kongresiyle temelleri atılan, 1929 yılında yasallaşan; 1946’dan itibaren de, yurttaşlarımızı;
*Yerli malı kullanmaya
*Tutumlu olmaya
*Yatırım yapmaya
özendirmek amacıyla 12-18 Aralık tarihleri arasında Yerli Malı ve Tutum Haftası adı altında kutlanmaya başlanmıştır. Yıllarca “YERLİ MALI YURDUN MALI, HER TÜRK ONU KULLANMALI” coşkulu sloganı ile, ekonomik alandaki bağımsızlık bayrağı, dalga dalga Anadolu’ya yayılmaya çalışılmıştır. Buradaki temel amaç emperyalizme karşı kazandığımız siyasi BAĞIMSIZLIĞI, ekonomik BAĞIMSIZLIKLA taçlandırmaktır. Kısaca İKTİSADİ BAĞIMSIZLIĞIMIZI kazanmaktır. İLK KEZ ülkemizde uygulanan ve dünyaya örnek olarak sunulan bu proje, bugün, gelişmiş sanayi ülkeleri tarafından milli ekonomilerini koruma ve geliştirme amaçlı olarak uygulanmaktadır.
İşte iki örnek;
Amerika’da her yıl ‘Buy American’ (Amerikan Satın Al) adı altında kampanyalar düzenlenmesi,
Almanya’da, otomotivde dünya markası firmanın, fabrikanın duvarına;
“JAPON ARABASI ALMAYI DÜŞÜNEN GİTSİN KENDİNE JAPONYA’DA İŞ ARASIN” tabelasını asması acaba tesadüf mü?
Ne acıdır ki, ‘Dünya’da İLK ÖRNEK olan, “Yerli Malı ve Tutum Haftamız”, o kutsal içeriği, zamanla boşaltılmış, özü kaybettirilmiş bir kavram olarak, günümüzde bizlere sunulurken, çarşı ve market raflarındaki yabancı ürünlerin üzeri örtülmeye mi çalışılıyor dersiniz.
Yaşanan her türlü olumsuzluğa rağmen ülkemizi biz kalkındıracağız ve çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine yine bizler çıkaracağız. İşe ‘Yerli Malı ve Tutum Haftası’nın’ o, gizemli içeriğinden başlayıp ‘Yerli Malı Yurdun Malı, Her Türk onu kullanmalı’ sloganını dalga dalga tüm yurda yayarak, milli bilinci yeniden canlandırmalıyız. Bunun için de, 2020’de, ‘869’ ile başlayan barkod numaralı ürünlerimizi alarak başlayalım arkası gelir. Her şeyi ile Yerli ve milli uçağımızı da, Yerli ve Milli otomobilimizi de, Yerli ve Milli gemimizi de kendimiz yapar, TÜRK adını uzaya, ATATÜRK kapsülüyle yazarız. Ve işte o zaman, 2020 Seyr-i Türkiye’sini, gururla izleriz. Bunların gerçekleşmesi için son olarak şunu diyelim:
“YERLİ MALI KULLAN ÇOCUĞUN İŞSİZ KALMASIN” , “ TORUNUN YURT DIŞINDA İŞ ARAMAK ZORUNDA KALMASIN.”
Yeni yılınız kutlu olsun.
Kaynakça:
1-isteataturk.com sitesi
2-Karadeniz, Seyr-i Türkiye Belgeseli
3-Lemi Özgen, SkyLife Dergisi, Şubat 2007
4-İstanbul’un unutulmayan gemileri, Eser Tutel
5- Bütün Dünya Dergisi-BD TEMMUZ 2019