Bir kıyafet hikâyesi anlatacağım. (Üç dakikanız var mı?)
Mustafa Kemal Erzurum kongresine giderken yolda görevden alındığı ve İstanbul’a geri dönmesi gerektiği bildirilir.
Amasya Bildirisi ile birlikte Mustafa Kemal’in asıl amacı ortaya çıkmıştır.
Bundan hem işgalciler, hem de Padişah son derece rahatsızdır.
Çok sevdiği askerlik mesleğini bırakmak elbette kolay değildir.
Ya geri dönüp hayallerinden vazgeçecek, ya da resmi kariyerini silip bir direniş önderi olarak yoluna devam edecektir.
O bir önderdir…
Yola devam eder.
Karabekir Paşa’ya güvenmektedir.
Bütün rütbelerini söküp atmış direniş önderi M. Kemal’dir artık o.
Karabekir Paşa, M. Kemal’i oldukça iyi karşılar.
Yol boyunca dizilen halk, askerler, şehrin ileri gelenleri büyük ilgi gösterirler.
Karabekir Paşa kendisine hürmet eder.
“Kolordum, subaylarım ve tüm birliklerimle emrinizdeyim.” deyince derin bir nefes alır.
Rahatlamıştır.
İşte bu an İstiklâl Harbinin kader anlarından birisidir.
Erzurum Şark İlleri Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin Kongresidir.
Delegelerin bir kısmı sivil ve bölge illerinden olmayanları toplantıya almak istememektedir.
Sorun M. Kemal’dir.
Hikâye bundan sonra şöyle gelişir:
- Kemal şehre girerken halktan gördüğü ilgi, Karabekir Paşa’nın “emrindeyim” deyişi moralini yükseltmiş salona rahatlamış olarak girer. Emin adımlarla başkanlık koltuğuna doğru yönelir. Ancak hiç beklemediği bir tepkiyle karşılaşır. Delegelerden bazıları kıyafetine itiraz ederler. Bunlar Mustafa Kemâl’in toplantıya katılmasını istemeyenlerdir. Resmi kıyafetini çıkarıp sivil giymesini isterler.
- Kemal sakindir. Gülerek itiraz edenlere doğru yaklaşır:
“Bundan başka kıyafetim yok ki.” der.
Kısa bir sessizlikten sonra itirazlar devam eder.
Üniforması oldukça şaşaalıdır. Üzerinde püsküllü apoletler, göğsünde irili ufaklı parıldayan nişanlar, Fahri Yaverân-ı Şehri (padişahın fahri yaveri) kordonu vardır. “Savaş kıyafeti mi? Tören kıyafeti mi? Ne şimdi bu” diye mırıldanır birisi.
Bir başkası “Madem bütün görevlerinden istifa etmiş, o zaman sivil giyinmesi gerekir. Hem öyle padişah yaverliğini simgeleyen kordon da ne oluyor, sivil ve milli bir topluluğun karşısına böyle mi çıkılır?”
Yanında oturan bir başka delege başıyla onaylar. Bir diğeri “Sivil kıyafeti yoksa apoletleri padişah kordonunu, nişanları, rütbeleri söksün; geriye yeşil bir avcı kıyafeti kalır ki o daha güzel olur.”
Herkes ne olacak diye şaşkınlık içinde birbirine bakmaktadır. M. Kemal daha ilk günden sürtüşmenin doğru olmayacağını düşünerek salondan çıkar. İstese itiraz edenleri susturup koltuğa oturabilir ama o öyle yapmaz. Kıyafetine itiraz edenler zafer kazanmış gibi gülümsemektedir.
Mustafa Kemâl Yaveri Mazhar Müfit’i Erzurum Valiliğine gönderir. M. Müfit durumu anlatır. “Acil sivil kıyafetler lâzım.” der. Ama Vali’de de yoktur. Birbirlerine bakarlar. Vali kapıcısını bir yerlere gönderir. Yarım saat olmamıştır ki kapıcı ceket, pantolon, gömlek, kravatla odaya girer. Mazhar koşa koşa kongre binasına döner. M. Kemal hemen sivil kıyafetleri giyer ve salona döner.
Kıyafeti oldukça iğreti durmaktadır ama şimdi onu düşünmenin zamanı değildir. Önemli olan sivil olmasıdır ve M. Kemâl’in bakışlarındaki kendine güven salonu etki altına almaya yetmektedir. Başkanlık koltuğuna doğru yürür. Hemen oturmaz. Kıyafetine karşı çıkanları şöyle bir süzer:
“Ancak bunları bulabildim. Nasıl? Olmuş mu?” der gibidir…
Bu bakış aslında “Bundan böyle lider benim.” bakışıdır…
Paylaşımdaki Atatürk’ün fesli kıyafetinin hikâyesi budur.
Bu olayı kitabımda ayrıntılı olarak anlattım. Konuyla ilgili farklı görüşler de var. Ben referans olarak Şevket Süreyya Aydemir’i aldım. (Ş.Süreyya Aydemir Tek Adam Cilt:2 sf. 107)
Behiç İstanbulluoğlıu/ Ekin Yayınları “MAT” sf: (93-94)
Çok önemli bir not: (Ayırdığınız üç dakika için teşekkür ederim.)