Yıllar hızlı geçiyor kuşkusuz.
Herhangi bir gün sandığımız o günün kâbus haline döneceğini kim tahmin edebilirdi?..
Milletimizin dik duruşu ve demokrasiye bağlılığı sayesinde bertaraf edilerek kâbusun gerçeğe dönmesi engellendi hain girişim.
Ama devlet yapılanmasında nasıl bir zaafiyet olduğu da ortaya çıktı.
Kaç yıl geçti?
Halen fetö operasyonları devam ediyor…
Halen fetö artıkları yargı önünde hesap vermeye devam ediyor…
Devlet, kuruluş ilkelerini, temellerini, anayasasını bir an olsun ihmal etsin; hangi devlet olursa olsun başına her türlü ağ örülebilir.
Onun için her an ayakta olmak yani devletin kuruluş ilkelerini asla boş bırakmamak gerekiyor.
Yargıdan tutun emniyete, eğitimden tutun sağlığa, askeriyeden tutun valiliklere kadar fetönün nasıl ince ince yol aldığı 15 Temmuz sonrası yapılan operasyonlarla ortaya çıktı.
Tehlikenin farkında mıydık?
Bir kısmımız evet farkındaydı.
Büyük çoğunluk farkında değildi.
Su uyur düşman uyumaz misali sinsi bir girişimin ortasında kaldı ülke.
Neyse ki amacına ulaşamadı, neyse ki kara bir leke olarak kaldı.
Tehlikenin boyutuna başta Uğur Mumcu olmak üzere Necip Hablemitoğlu gibi aydınlar defalarca dikkat çekmişti.
Önemsenmedi, duyulmadı, “hadi canım sen de” denilip geçildi.
Sonrası malum.
Kuşkusuz 15 Temmuz’un yarattığı hasar ağır oldu.
fetönün fanilasını, mendilini salya sümük ağlayarak öpen saklayan generaller olduğunu bile gördü Türkiye.
Yargının en üst kademesinde yer alanların fetö önünde hazır asker olduğunu da.
Ama kurunun yanında yaş da yandı…
Devletin izniyle kurulan bankaya para yatıran masum vatandaş da fetö’lendi!
Devletin bakanlığına bağlı okullara gidenler de.
Sapla saman birbirine karıştı.
Asılsız bir ihbar mektubuyla nice suçsuzun hayatı karardı.
Haksız görevden atılanlar oldu, yargı mücadelesiyle geri dönenler görevine döndü, dönemeyenler hayata küserek kendilerine başka bir dünya kurdu.
Velhasıl…
Devlet (elbette burada kastettiğimiz devlet giysisini giyen siyasi irade); asli fonksiyonlarını ihmal ederse…
Yani hukuk dışı çeşitli oluşumlara göz yumar, hoş görür, taviz verirse…
Hukuk dışı tarikat, cemaat ve her tür sair yapılanma göz ardı edilirse…
Bugün de yarın da aynı tehlikelerle karşı karşıya kalınabilir.
Sadece bizim için değil, her devletin karşılaşabileceği tehdit ve tehlikedir bunlar ama neden çağdaş demokrasilerden ziyade genellikle bu coğrafyada yaşanır hep böyle olumsuzluklar, bunun farkında olmamız gerek.
Cumhuriyet’in kökü sağlamdır ama çıtanın hep yükseğe taşınması gerekirken belli zamanlarda o çıtanın kırılması Türkiye’nin hep geriye gitmesine sebep olmuştur.
15 Temmuz’u doğuran olayların başlangıcını çok gerilere götürebilirsiniz… Hatta 1980 darbesinden itibaren bazı kesimlerin ince ince geleceğe yönelik böyle planlamalar yaptığını da söyleyebilirsiniz.
O yüzden devletin tavizsiz şekilde gözünün açık olması gerekiyor.
15 Temmuz’dan ders aldıysak zaten olması gereken de budur.