Balıkesir’de 8 Ağustos 2021’de meydana gelen, 15 kişinin hayatını kaybettiği, 17 kişinin yaralandığı kazanın birinci yılında kazada kızını kaybeden Hüseyin Toker’in hukuk mücadelesi sürüyor. Toker, şoförün asli kusurlu, emniyet kemeri takmayan yolcuların tali kusurlu, firmanın ise kusursuz olduğu yönündeki mahkeme kararı sonrası yeniden yargılama için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
Balıkesir’de geçtiğimiz yıl 8 Ağustos tarihinde gece saatlerinde meydana gelen kazada Kerem Başol yönetimindeki 41 EF 283 plakalı otobüs, Organize Sanayi Bölgesi kavşağında virajı alamayınca demir bariyerleri de koparıp, taklalar atarak şarampole uçarken, 15 kişi ölmüş 17 kişi de yaralanmıştı. Kazada Balıkesir ve Ayvalık’ın sevilen isimlerinden ziraat mühendisi Hüseyin Toker’in Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi son sınıfta okuyan kızı Bilge Toker de yaşamını yitirmişti.
SAVCILIK VE MAHKEMEDEN RED
Hüseyin Toker sorumluların bulunup cezalandırılması için yine kazada yaşamını yitirenlerin yakınları ile kazayı yargıya taşıdı. Ancak Cumhuriyet Savcılığı otobüs firmasında kusur bulmazken, firma ile ilgili kovuşturmaya da gerek görmedi. Toker ve diğer davacılar, asli kusurun kazada ölen sürücü Kerem Başol, tali kusurun ise (emniyet kemerlerini bağlamadıkları gerekçesiyle) yolculara kesilmesi ile bir kez daha yıkılırken, Balıkesir 2. Sulh Ceza Hakimliği’ne itirazda bulundu. Ancak mahkeme de savcılık gibi itirazı reddetti.
“BİR ÇOK DETAY ATLANDI”
Kazada 15 kişinin hayatını kaybettiğini, 17 kişinin de yaralandığını anımsatan Hüseyin Toker, “Kazanın ardından açılan soruşturmada birçok detay nedense dikkate alınmadı. Özellikle Mesela kazanın ardından otobüsün şoförü Kerem Başol’un üvey ağabeylerinin pek çok ulusal medya organında yer alan iddialarına göre; o gün şoför Başol’un bir başka seferden yeni döndüğü ve evinde banyo yaptıktan sonra firma sorumlusunun kendisini arayarak apar topar Zonguldak-İzmir seferine çıkması gerektiğini söylediği ve Başol’un da sadece ekmeğini kaybetmemek için yorgun argın bu sefere çıkmak zorunda kaldığı belirtiliyor. Hatta şoför Kerem Başol’un kullandığı otobüsün sağ kısmında bir arızanın olduğuna ilişkin firma yetkilileriyle yaptığı yazışmalar ve ağabeyi ile yazıştığı Whatsapp mesajları da ulusal medyada yer almıştı. Ama bu haberleri yapan gazetecilerin ulaştıklarına nedense savcılar ulaşamadı. Oysa ulaşmaları gerekirdi” dedi.
“FİRMADA KUSUR YOK MU”
Kazayla ilgili bilirkişi raporunda, 1 saat 23 dakikalık bir süre otobüsün takograf cihazında boşluğun olduğunu iddia eden Hüseyin Toker, şöyle konuştu:
“O süreçte otobüsü kimin kullandığı belli değil. Belki yedek şoför, belki de hayatını kaybeden Kerem Başol kullanıyordu. Bu detay net değil. Eğer otobüsü o sırada Kerem Başol kullanıyorsa, zaten günlük araç kullanma sınırını da aşmış oluyor ki, bu bile firmanın bu kazada ihmali olduğunu kanıtı olabilirdi. Bununla birlikte bilirkişi raporunda ‘Kazanın ardından otobüsün önü ve alt tarafından görülebildiği kadarıyla’ ibaresiyle yapılan incelemenin bile yeterli olmadığı anlaşılabiliyor. Oysa 15 kişinin öldüğü, 17 kişinin yaralandığı böylesi büyük bir kazada teknik donanımlı daha ayrıntılı incelemeler yapılmalıydı. Kerem Başol’un yorgun ve uykusuz olarak araç kullanmasını kontrol etmeyen, denetlemeyen firmanın da tali kusurlu olduğu makina mühendisi Eyyüp Sabri Atlıoğlu’nun raporunda yer alıyor. Ancak bu rapor gözönüne alınmıyor ve firma sütten çıkmış ak kaşık gibi aklanıyor ”
“EMNİYET KEMERİ DETAYI”
Kazada hayatını kaybedenlerin kemerlerini takmadıkları gerekçesiyle tali suçlu ilan edilmesine de tepki gösteren acılı baba Hüseyin Toker, “Benim kızım özel aracımıza bindiğinde bile aracın arkasındaki kemerleri takardı. Böyle bir alışkanlığı vardı. Belki de o gün kazada kemerleri de takılıydı. Bunu bilmiyoruz. Ama otobüs firmaları yolcuların kemer takmaları konusunda da ciddiyetsiz tavır sergiliyorlar. Oysa hava yollarında hosteslerin yolcuların mutlaka kemerlerini bağlamaları gerektiğine ilişkin telkinleriyle kıyaslandığında, otobüs firmaları bu konuda son derece ciddiyetsiz davranıyorlar” dedi.
“BU MÜCADELE TAZMİNAT İÇİN DEĞİL İNSANLIK İÇİN”
Kazanın ardından kusur bulunmayan otobüs firmasının ulusal ve yerel medyada en ufak bir açıklama bile yapmadığına, özür dilemediğine ya da bundan sonrası için bir mesaj vermediğine dikkat çeken Toker sözlerini şöyle sürdürdü:
“O kazada hayatını kaybeden 15 kişiden biri olan kızımızın bizden koparılmasının ardından yaşam boyu biz bu acıyla birlikte yaşayacağız. Bu evde, her yerde kızımızdan kalan hatıralar olduğu için eşim Ayvalık’a gelemiyor. Kesinlikle bir tamzinat kazanma düşüncemiz yok. Kızımın kan parasına dokunamam.İnsanlık adına bunun mücadelesini veriyoruz. ”
“İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalı… Benim kızım sınavları tamamlamıştı, intörn doktordu. Bu yıl 6. sınıfı da okuyup, mezun olacaktı. Ama trafik canavarları kızımı bu dünyadan söküp aldı. Sorumlular bunun hesabını mutlaka vermeli. Adalet mutlaka tecelli etmeli. Biz yandık başkaları da yanmasın. Bunun için son çare olarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurdum. Başvuru hakkının ihlal edilmesi nedeniyle ihlal kararı verilmesi ve yeniden yargılama istedim. ” (balikesir24saat.com)