15. Ayvalık Haşat Şenliği’nde;
Şenlik gitti festival geldi,
Kızılderili çadırları gitti prefabrik yapı geldi,
Heyecan gitti, rutin geldi,
Bando takımı gitti, yerine çalan çocuklar geldi,
Palyaço ve zeytin insan geldi, üretici, küçük üretici gitti. Velhasıl çocukluğumda ki panayırların kıvamını lezzetini bile bulamadım…
Diyeceğim şu ki bu işi seneye eski başkanımız Ali Güreli’ye verin o yönetsin… Akhisar’da O’nun başkanlığı döneminde yapılan bir haşat şenliğine katılmıştım… Kentin buram buram zeytinyağı koktuğunu, zeytin ve zeytinyağının nimet değerinde görüldüğünü daha kente girdiğiniz andan itibaren gördüğünüz ve dokunduğunuz her şeyde hissedebiliyordunuz… Zeytinyağının başkentine bu yapılan çalışmalar işin doğrusu yakışmıyor, yakışmadığı gibi çok amatör kalıyor bu yapılanlar…
Ayvalık deyip geçmeyin…
İki Ayvalık kızı…
Zehra Güngör iletişimde dünyada söz sahibi, Erman Kazaz Karaca TUBİSAD’ın (Bilişim Sanayicileri Derneği) başkanı, eliniz de böyle değerler var ve siz kıyısından bile geçmiyorsunuz…
Ahmet Sucu kardeşimin “kahya”lara yaptığı gönderme harikaydı, çok büyük teşekkürü hak ediyor.
Ayvalık belediyesi, çiçeği burnunda fırından yeni çıkmış kooperatifiyle sunumda yer aldı. Çok heyecanlıydılar. Üreten ve emeğinin karşılığını alan kadın sayısını arttırmak ana hedefimiz diyorlar ve yine küçük üreticiyi tarlasında kazanan noktaya getirmek ve malını değerlendirmek ilkemiz diyorlar. Çok heyecanlılar… Bamya turşusunu tattım. Çok beğendim. Mükemmel rakı mezesi olur diye düşündüm. Bamya turşusu çok önemli… Önemi bamyayı üreten açısından değer kazandırmak ve yine bamyayı soframıza daha çok ve kolay yoldan sokmak… Bamyayı sevdirmek ve yemek çok önemli… Özellikle erkek çocuklarına sevdirmek ve yedirmek gerekiyor. Çünkü sperm kalitesine doğrudan önemli etki yapıyor. Kromozom sayısı ve verimliliğine önemli etkisi var. Emek veren arkadaşlarımı ve belediye başkanımızı kutluyorum…
Kentin Turizmine katkı sunmayan hiçbir çalışma değer kazanmaz. Nerede Altınova, nerede Küçükköy ve köylerimiz… O yerlerimize de değer kazandırmamız gerekiyor.
Bu yapılan kimse gücenmesin, darılmasın ‘köylülük’tür. Eşraf kültürünün ben bilirim, ben yaparım, kimseye hesap vermem noktasında ki vurdumduymazlığıdır. Köylü ile köylülük aynı değildir. “Köylü” demek üreten, emek veren duruş, demektir. “Köylülük” demek her şart altında kendini öne çıkaran çarıklıerkan duruşu demektir.
Kışa girerken bu güzel ve üstelik resmi tatil günleriyle birleşen sezonun son günlerinde kentin vizyon sokağını zapt etmek kimse gücenmesin işgüzarlıktır. Bunu perşembe pazarının sebze ve meyve alanına taşısanız ve orada kursaydınız bu tanıtım çadırlarını daha güzel olmaz mıydı? Kentin geneli canlansaydı daha güzel olmaz mıydı…
Yanınıza işini doğru düzgün yapan küçük üreticiyi alsaydınız, zeytin ağacı üzerine çalışan emekçilerimizi ve zeytinyağı ile çalışan üreticilerimize de bir yer açsaydınız ve hatta yerel yönetim meclisten “bu iş yerinde zeytinyağı kullanılmaktadır” logolu bandrol çalışmasına önem ve teşvik verdiğini beyan eden bir karar alsaydı…
Sosyal medyayı yok saymanız da yanlış bunu bilin…
Derdimiz Ayvalık olmalı…
Ve bu derdi yük olarak değil görev olarak görürken kentin zenginliğini kentin geneline hep birlikte yayabilsek ve sofradan herkesin bir lokma da olsa alacağı fırsatı yaratmayı ilke olarak benimsesek buna uygun olarak yek vücut olsak olabilsek güzel olmaz mı…
Özellikle yemek yemeyi Küçükköy ya da Altınova’ya alamaz mıydınız… Yerele özgü yemek sunulsaydı o bölgede o heyecan yaratılsaydı ve o coşku misafirlere geçirilseydi daha güzel olmaz mıydı…
Emeği geçenleri kutluyorum, teşekkür ediyorum… Seneye çok daha güzel olacağını düşünüyorum…
Ayvalık’a gelmeyi düşünenleri de fırsat bu fırsattır deyip çıkın gelin diyorum. Ayvalık müthiş keyifli güzellikler sunuyor, ekim ayının bu son günlerinde…
Sevgi ve saygılarımla