O gün doğanlar bugün 39. yaşlarını bitirip, 40’a merhaba diyorlar.
15 Temmuz darbe girişimi dışında bugün 40’a girenler dahi darbe nedir görmedi.
Darbe “olması istenen” bir son değil kimse için.
Ama 9 yaşında, ilkokul 4.sınıfa başladığımız 1980’in Eylül’ünde, Türkiye’de tablo “iç savaşa ramak” haldeydi.
Gayet iyi hatırlıyoruz.
Gece ve bazen gündüz sokağa çıkma yasakları…
Her an duyulabilen silah sesleri…
Okullar bölgesine konuşlanan onlarca sivil ve resmi polis minibüsleri..
Panzerler.
Korkardık.
Sağ-sol çatışması Türkiye’yi cehenneme çevirmişti.
12 Eylül sabahı ortalık süt liman oldu.
Darbe olmuştu.
O zaman sokaktaki herkes, “terörün bitirilmesine odaklanmış” ve “oh” demişti.
Ama bu “oh” o zaman dahi “darbenin” iyi bir sonuç olduğunu ifade etmez.
Darbeleri oluşturan koşulların hemen hemen tümü aslına bakarsanız siyasetçilerin siyaseti raydan çıkarmalarına bağlı sebeplerden besleniyor.
12 Eylül sonrası yapılan anayasa oylaması neden o kadar büyük oranda kabul görmüştü?
Cehenneme dönen ülkede silah sesi sustuğu için.
Can derdi varsa, kan akıyorsa ve siyaset buna son veremiyorsa bir noktada el freni gibi görmüştü vatandaş o zaman askeri.
Sıkıyönetim günlerini yaşayıp görmeyen bir nesil 40’a geldi bugün.
Görmesin de zaten kimse.
Ama ekmek ve gazetenin sokaklarda görevlilerce satıldığı, herkesin sokağa çıkmaktan korkar hale geldiği, gece perdeler çekilip çoğu kez ışıklar dahi yakılmadan ürkek ürkek oturulan çok gece geçirdik.
9 yaşındaydık.
Tek kanallı siyah beyaz tüplü televizyonda TRT spikerleri ile Kenan Evren dışında pek de bir şey görmediğimiz günlerdi.
Bugün 12 Eylül.
Tarih, kendi kitabını yazarken o sayfalar geride kaldı.
Ama siyaset akıllanmadı.
Akıllanmadığı için 15 Temmuz’u besledi.
Darbe girişimi o zaman “girişim” olarak kalmasaydı eğer bugün Türkiye’de çok kötü bir tablo olacaktı kuşkusuz.
Türkiye’nin tarihi iyi ya da kötü yazılıyorsa bunun müsebbibi siyaset arenasında yer alan aktörler.
Türkiye ne zaman Atatürk ilke ve inkılaplarından, kuruluş felsefesinden, laiklikten, hukuktan uzaklaşırsa başına çorap örülüyor, örümcek ağı döşeniyor.
2019’u bitirmek üzere olduğumuz bu aylarda ne hazin bir manzara ki ülkeyi yine sayısız tarikat didikliyor, sayısız kendini bilmez geçmişi ve tarihi görmezden gelip Cumhuriyet’i yıkma derdinde…
Siyaset içerisindeki günlük kısır çekişmeler de çoğu zaman buna tuz biber ekiyor.
Darbeyi kim ister?
Ancak ülkenin karışıklığından fayda umanlar.
Ne kadar kötü bir cenderedeyiz; bakıyorsunuz Avrupa’nın küçük ülkelerine, hiç birinin içinde bizdeki gibi sorun yok.
Belçika’da, ülkeyi bölmek isteyen tarikatı, teröristi, militanı var mı?
Hollanda’da?
İsviçre’de?
Yok. Herkes gerek bireysel, gerek kentsel, gerekse ülkesel çıtayı ne kadar yükseğe taşıyabilirim onun derdinde.
Bizde ise o kadar çok “hain” var ki beslenen.
Nereye gitmemiz gerek ve nereye gidiyoruz, tarih nasıl yazacak bugünü yarın?..
Darbeler zamanı gibi olmasa da var yine bir ürkekliğimiz.