18 Mart Çanakkale Savaşı veya Çanakkale Muharebeleri, sonuç itibariyle yedi düvele parmak ısırtan ve destanlaşmış bir büyük zaferdir.
Her karışı ayrı bir hikayedir.
Her asker ayrı bir ağıttır.
Yokluklar içinde bir milletin rüştünü ispat etmesi; “Çanakkale Geçilmez” diye haykırmasıdır.
Ancak Sunay Akın’ın da belirttiği gibi o zamanlarda itilaf devletleri donanmalarının Çanakkale’ye kadar nasıl gelebildikleri de hatırlanmalıdır.
“Nasıl gelebildikleri” sorusundan kasıt, Akdeniz’i, Ege’yi çıkıp kuzeyde Çanakkale’ye kadar ilerleyen donanmanın nasıl olup da daha önce karşılanmadığı gerçeğidir.
Yine Sunay Akın’ın hatırlatmasıyla vurgulayalım:
Çünkü Osmanlı Donanması yokluktan yani parasal sıkıntıdan hareket edemez haldedir.
Ekonomisi bitiktir.
Dünyaya hakim olan dev imparatorluk bir anlamda köşeye sıkışmış, kabuğuna çekilmiş haldedir.
Gerçekten manzara kötüdür ve savaşın Çanakkale’de olmasının sebebi Osmanlı’nın parasızlığıdır.
Zaten bu vahim ekonomik tablo Çanakkale’deki cephelere dahi yansımış, Türk askeri yokluklar içinde verdiği iman mücadelesi ve başta Mustafa Kemal olmak üzere çok değerli komutanları sayesinde bu yokluklar içinden eşsiz bir zaferle çıkmıştır.
Çanakkale, Kurtuluş Savaşı’na doğru yürüyen yolda da ilk adımdır.
Zira bir ulusa, “inançla”, “birliktelikle”, “iyi idare” ve “askeri dehalarla” üstünden gelinmeyecek sorun olmadığını göstermiştir.
Dahası, ortada dağınık bir toplum varken millet bilinci bu büyük zaferle tekrar aşılanmıştır.
Bugün 18 Mart Çanakkale Zaferi’ni kutlar ve şehitlerimizi saygı ve şükranla anarken birbirimize kenetlenmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha düşünmemiz gerekiyor.
Türk’ün Türk’ten başka dostu olmadığı gerçeği yanında her zaman için birlikteliğin öneminin ayırdında olmamız gerekir.
Lakin Türkiye, bugün bunu ne kadar başarabiliyor müphem.
Ne yazık ki son yıllarda gereksiz bir kutuplaşma ile toplum bölünmüş ve birbirinden uzaklaşmış durumda.
Gereksiz ve anlaşılmaz bir şekilde bizi biz yapan değerler zarar görüyor.
Bugün bile Çanakkale Zaferi’nde Mustafa Kemal Atatürk yine önemsizleştirmeye çalışılacak.
Peki bu çaba O’nu ve başarılarını silebilecek mi?..
Bugün bile Osmanlı ile Türkiye Cumhuriyeti karşı karşıya getirilmek isteniyor.
Nasıl bir akıl almazlık?
Nasıl bir şaşkınlık?..
Çanakkale Zaferi’nin 104. yılında artık umutlarımızın gerçek olmasını diliyoruz.
Ayrıştıran her tür dilin bitmesini umut ediyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti’ne ve bizi biz yapan değerlere sonuna kadar sahip çıkılmasını, Atatürk düşmanlarının baş tacı edilmemesini, Osmanlı-Cumhuriyet gibi ikilemle tarihi gerçeklerin çarpıtılmamasını istiyoruz.
Türk ulusal tarihi içinde çok önemli bir yere sahip olan Çanakkale, aynı zamanda dünya siyasal sistemlerini yeniden şekillendirmiş, ulus devletlerin doğmasına vesile olmuş ve bu sayede sınırlar yeni baştan çizilmiştir.
Sami Paşazade Sezai, bakınız nasıl yorumluyor Zafer’i:
“Çanakkale müdafaası, üç mucizeler muharebesidir.
Hâli kurtardı; maziye hamaset ve azametini iade etti; vatanımızı bir vatanı ebedi yaptı.”
Çanakkale Zaferi destandır.
Hayatını bu topraklar için feda etmiş her şehide borcumuzdur.
Bu ülkeyi yükseltmek ve ileriye götürmek mecburiyetimiz vardır.
Birbirimizle didişmeyi bırakır, kutupları eritirsek ne de güzel olacağız…
Türkiye’nin Mustafa Kemal Atatürk’e ve o kahramanlara borcu vardır.
Onların hatıralarına borcu vardır.
Türkiye yükseldikçe onların maneviyatları huzur bulacaktır.