“Dünya vatandaşları kıskançlık, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde terbiye edilmelidir.” (Atatürk-1935)
Türkiye’nin, AB ile 1959 yılında başlayan ve 2020’ ye uzanan zorlu yolculuğu daha uzun süre devam edecek gibi !…
AB siyasi taleplerini Türkiye’ye kabul ettirmek için hiç acele etmeden, Avrupa’nın Osmanlıya uyguladığı “Hasta Adam” yöntemini uyguluyor.
AB bağlantılı IMF, Dünya Bankası ve bir de GÜMRÜK BİRLİĞİ var ki… !?
Koca Osmanlıyı iflasa götüren BALTA LİMANI ANTLAŞMASI’nın işlevini üstlenmiş….
Dün; bir milletin yaşama hakkını, Mondros ve Sevr antlaşmalarıyla yok etmeye çalışanlar, Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde verilen Ulusal Bağımsızlık Savaşı ve Büyük Utku sonrası, Mudanya ve Lozan Antlaşmalarıyla bu hakkı tescillemek zorunda kaldılar.
Türkiye Cumhuriyeti’nin, 1932 yılında davet üzerine Milletler Cemiyeti’ne (Cemiyet-i Akvam) üye olan ilk devlet olduğunu ve bunu yaptıran gücün Mustafa Kemal Atatürk olduğu unutulmamalı.
Dün Türkiye’ye saygı duyuyorlardı.
Bugün ise; AB politikalarını belirlemede etkili olanlar;
“Avrupa’nın geleceğinde ne olursa olsun Türkiye’nin yeri yoktur. … Avrupa’nın İran, Irak, Suriye gibi ülkelerle sınır komşusu olmasını kabul edemeyiz.” (Almanya eski başbakanı- Helmut Schmidt)
“ Türkiye için bir ‘Yugoslavya Modeli’ öngörülmektedir.” (Almanya eski Dışişleri Bakanı- Hans Dietrich Genscher)
“Türkiye’nin AB içinde yeri olmayacaktır.” (Fransa eski Cumhurbaşkanı Valery Giscard d’Estaing)
“Avrupa Birliğine katılmak Türkiye’de Kemalizm’in sonu olur.” (Bendit Avrupa Parlamentosu Yeşiller Üyesi Daniel Cohn )
Bunları söylüyor !?
Türkiye ile ilgili, AB şemsiyesi altında değişik tarihlerde hazırlanan raporlardaki siyasi taleplerden bazıları ise;
Fırat ve Dicle’nin sularının “uluslararası bir kurulun” yönetimine devredilmesi,
Boğazların kontrolünün “uluslararası bir kurulun” yönetimine devredilmesi,
Fener Rum Patrikhanesi’nin “Ekümenlik – Vatikan gibi devletçik” olarak tanınması,
Heybeliada “Ruhban” okulunun açılması,
Sözde “ Ermeni soykırımının ” kabul edilmesi,
Türkiye’deki “Kültürel, dilsel ve dini grupların temel haklarının tanınması”
Avrupa Birliği eliyle, önümüze katar katar konan bu taleplerin amacının Türkiye açısından neyi ifade ettiği ortada.
Yeniden canlandırılmak istenen “Sevr haritasına” göre Türkiye 7 ayrı eyalete bölünmektedir.
Bir milletin yaşama hakkı AB eliyle, yeniden elinden alınmak istenmektedir.
Başarabilirler mi !?
-KURTULUŞ SAVAŞIMIZA BAKSINLAR…
COVID-19 belası, günlük en az 200 (iki yüz), ayda en az 6 bin insanımızın yaşama hakkını elinden alıyor.
Bugün 10 Aralık.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi;
Madde 3: Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 72.yıl dönümünü keyif çayı gibi.
10 Aralık 2020
Ayhan Öztürk