“Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar”
(İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi)
10 Aralık 1948.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 73 yıl önce insan hakları konusunda tarihi bir adım atarak İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni kabul ve ilan ediyor.
İnsanlık hakları tarihi büyük acıların yaşandığını anlatan sayfalarla doludur.
İnsanlığın tarihi sürecinde yöneten yönetilen ilişkisi, insan hakları mücadelesinin yönünü belirlemiş, belirlemeye devam etmektedir.
İnsan hakları mücadelesi tarihinin, yazılı belgeleri açısından ilk önemli dönüm noktasını 1215 yılında kralın yetkilerini sınırlandıran ve İngiltere kralına kabul ettirilen Magna Carta (Büyük Ferman) oluşturmaktadır. Bu süreç 1776 yılında Amerikan Bağımsızlık Mücadelesi sürecinde yayımlanan Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile devam ederek, bu mücadele tarihinin en ileri belgesi olarak kanla yazılan, 1789 tarihli Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi ile doruğa ulaşmıştır. Öyle ki; Fransa’nın ilk yazılı anayasası olan 1791 Anayasası’nda ‘İnsan derisi ile kaplanmıştır.’ ifadesi yer almaktadır. Bu cümle insan hakları mücadele tarihinin özeti.
İnsan hakları mücadelesinin ilk sıralarında yer alan İngiltere, ABD ve Fransa ne yazık ki, daha sonraki süreçte, dünyayı kan gölüne çevirmiş, zulmün, esaretin ve insan haklarını hiçe saymanın öncüleri olmuşlardır. Bugün dünyanın neresinde acı varsa bunlar öncülük etmekte, diğer emperyalist devletler de arkalarından gelmektedir. İnsanları yerlerinden yurtlarından ederek, göçmen ve sığınmacı konumuna düşürmekte, ‘yeni kavimler göçüne’ neden olmaktadırlar. Bu nedenle insanlığa düşmanlığının öncülüğünü yapmaktadırlar.
En temel insan hakkı olan yaşama hakkımıza kast eden emperyalistlere karşı milletçe verdiğimiz var olma mücadelesinde hayat bulan Türkiye Cumhuriyeti, temel insan haklarıyla bu mücadeleyi taçlandırmıştır.
İnsanlığın düşmanlarına karşı büyük Atatürk; “Biz kimsenin düşmanı değiliz! Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız.” 1936 (Ferit Celâl Güven, Ülkü Dergisi, Cilt: XII, Sayı: 70, 1938, s. 314) diye seslenmiş, hakların korunmasını da “Yurt’ta Barış, Dünya’da Barış” diyerek evrensel boyuta taşımıştır.
“Uluslararası anlayış ve barış yolunda çaba harcamış üstün bir kişi, olağanüstü bir devrimci, sömürgecilik ve emperyalizme karşı savaşan ilk lider, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, insanlar arasında hiçbir renk, din ırk ayrımı gözetmeyen eşsiz bir devlet adamı.” Bu satırlarla 1981 yılını ‘Atatürk yılı’ ilan eden UNESCO üyesi 156 ülke oybirliği ile aldığı kararla Atatürk’ü tanımlarken, O’nun duygu ve düşüncelerini de tescil etmiştir.
“Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı geçecektir.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, cilt 26, Kaynak Yayınları, sayfa 144)
Dünyada, hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağının yaşanması dileğiyle.
10 Aralık 2021
Ayhan ÖZTÜRK