Bugün 18 Şubat.
10 gün Şubat’tan kaldı, 30 gün de Mart’tan… 41. gün sandık başındayız.
İlginç bir biçimde “ölüm kalım” savaşı haline sokulmak isteniyor yerel seçimler.
Oysa netice itibariyle genel seçim gibi bir etkisi olmayacak sonuçların; ne iktidar için, ne de muhalefet.
Zaten ittifaklar nedeniyle yerel seçim iyice tuhaf hale geldi.
Her partinin içi “zorlama evlilikler” gibi homurdanma, küslük ve kavgayla dolu.
En baştan beri ifade ediyoruz; genel seçimlerde ittifak mantıklı olabilir ama yerel seçim için ittifak beklenen etki ve gücü sağlamayabilir; pek çok yerde sağlamayacağını söylemek için de kahin olmaya gerek yok.
Sonuç itibariyle kuşkusuz her seçim partilerin kendi hanelerine başarı veya başarısızlık olarak yazılacak.
Peki tabanlarının sesini duymayan ve merkezi atama ile yereldeki vatandaşa inmeden aday belirleyen partiler başarısız oldukları noktasında gereğini yapacaklar mı?
Sanmıyoruz.
Türkiye’nin siyaset dünyasında ne yazık ki hatayı görmemek, başarısızlıktan ders almamak var.
Bununla beraber yerel seçimlerin dokusu farklı.
Doku farklı olduğundan parti merkezlerinin kararlarını beğenmeyip istifa eden ve tekrar bir başka partiden aday olanların çok sayıda olduğunu görüyoruz bu kez.
İstifaların parti disiplinine uymadığını ifade edebilir veya parti genel merkezlerinin yanlış kararlarını tartışabilirsiniz.
Lakin burada gerçekten de adayın seçmenin kalbine girmesi gerek.
Seçmen kendisine sıcak bulduğu adaya daha çok meyillidir.
Ama bu demek değil ki sadece “sıcaklık” yeterli.
Öncelikle hepimizin aradığı “dürüst ve ilkeli” siyaset yapması şart seçilen başkanın.
Bu noktada seçmen de şehrine, ilçesine kim katkı sağlayacak, kim yaşadığı yeri daha ileriye götürecek onun da hesabını yapıyor kuşkusuz.
Salt muhalefet olmak için akıl dışı tercihler yapılırsa o yerleşim yerinin yerinde sayacağı muhakkak.
Salt iktidar partisinden diye para ve güç tercihinde bulunulursa kuşkusuz bu da yanlış bir yorum.
Seçmenin; yaşadığı yer için ince eleyip sık dokuması gerek.
Evet, ittifaklar pek çok noktada sıkıntı yarattı ve zorlama tercihlerle aday belirlemeleri de yapıldı fakat yerel seçimleri genel seçim havasına büründürmek yanlış.
Aynı yanlış sadece muhalefetsin, bir şey yapamazsın noktasında da yorumlanamaz.
Elimizde harikulade ve dünyaya örnek bir Eskişehir var.
Demek ki Büyükerşen; ister Cumhur açısından bakın, ister Millet; her iki ittifak açısından örnek bir yerel idare sergiliyor.
Az sayıda olsa da ister muhalefetten ister iktidardan olsun çok başarılı başka belediyecilik örneği sergileyenler de var..
O zaman ne görüyoruz; şifrenin seçilecek başkanda olduğunu!
Aklı, liyakatı, ekibi ön plana alarak deneyim ve dürüstlükle harmanlayarak geleceği okuyan başkanlar başarılı oluyor.
Rahmetli Sabri Uğur da bu açıdan bakıldığında Balıkesir’de belediyecilik tarihinde örnek teşkil edecek büyük izler bırakmıştı.
Belediye başkanlığı yeri geldiğinde ve tabiri caizse “biraz delilik” gerektirir.
Deliliği, kararlılık ve nokta atışı olarak vurguladığımızın altını çizelim; karar alırsın, uygularsın, evelemez gevelemez, sağa sola bükmezsin.
Belediye Başkanı bir şehri ileriye götürecekse önce işi bileni yanına alıp ekibini kurmalı.
İyi bir ekiple o başkan, beldesini çok ileriye götürebileceği gibi ekibi yetersiz olan, ranta sevdalı, kamuoyunda güven noktasında sicili bozuk isimlerle yola çıkarsa görev süresi boyunca koltukta oturan sıradan bir bürokrat olmaktan öteye geçemez.
Projeleri olan, vizyonu ve misyonu olan, akıldan yana, çevreci, kültür sanatla yoğrulmuş kentlere ihtiyacımız var.
Belediye başkanı dendiğinde “akçeli işlerin” gündeme oturmaması, belediyeleri ve dolayısıyla başkanı, partisini ve o beldeyi yıpratmaması gerek.
Sinek küçük olsa da mide bulandırır.
Belediyeler suistimale açıktır, o nedenle tepeden tırnağa lafta değil özde haramdan korkan isimlerle yola çıkılmalıdır.
Zaman hızla geçiyor.
Bu aralar belediye başkan adaylarını pazarda, esnaf arasında, kahvede görüyoruz daha ziyade…
Hatır-gönül ve çay-kahve, projelerden ve ekiplerden daha bir ön plana çıkmış durumda…
Bir belediye başkanı iyi bir ekiple efsane de olabilir ve dönem dönem üstüne kazanıp, alıp başını gidebilir…
Ya da her seçimde belediye başkanı değiştirmeye devam ederiz.
Bir belediye başkanı önce “kendi” kararını vermeli.
Her konuda verilecek o başlangıçtaki ilk karar, bir anlamda 1 Nisan ve sonrasının şifreleri olacak çünkü.
Balıkesir için kim “efsane” olmak istiyor?..
Bunun kararını şimdi veren, bir adım önde koşuyor 31 Mart’a.