Sloganlarla marşlarla yürürdük alanlara.
İşçiler önde biz arkada yüreğimiz kıpır kıpırdı.
Meydanlar bizimdi…
On binlerdik…
Zorbalığı yenecektik!
DİSK’İN-TÖBDER’İN-DEVRİMCİ GENÇLİK ÖRGÜTLERİNİN-ÜRETİCİ KOOPERATİFLERİNİN- ÜNÜVERSİTE HOCALARININ- TMMOB-TABİP ODASI-BARO’NUN flamaları altında güvenle yürüyorduk…
Haydi, hep birlikte bir kez daha söyleyelim mi marşımızı?
Biz duyarız birbirimizi.
“Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır
Ancak bu böyle gitmez sömürü devam etmez
Yepyeni bir güneş doğar dağların doruklarından
Mutlu bir hayat filizlenir kavganın ufuklarından
Bir Mayıs 1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı…”
***
Güzel günler görecektik…
Mutlu bir hayat filizlenecekti…
Sömürüyü bitirecektik…
Zulüm bitecekti…
DİSK’İMİZ-TÖBDER’İMİZ-GENÇLİK ÖRGÜTLERİMİZ-ÜRETİCİ KOOPERATİFLERİMİZ-ODALARIMIZ vardı.
Toplumsal muhalefetin doruğundaydık…
Zulmedenler çok korktu.
İlk kurşunu 1977’de Taksim’de sıktılar…
Sonra?
Sonrası malum…
1980’de faşist darbeyle budandık…
Şartlar değişti!
Biz değiştik!
Ama emekçilerin şartları hiç değişmedi.
Onlar yine fakir, yine işsiz, yine açlar.
Hatta daha da kötü durumdalar…
Soru şu:
Türkiye bu kadar fakirleşirken, insanlar açlık sınırında yaşamaya zorlanırken, demokratik toplumsal muhalefet neden örgütlenemiyor?
Tıkanan siyasetin önünü açacak sol, sosyalist, reformist, sosyal demokratlar neden bir alternatif üretemiyorlar.
Neden halka daha iyi bir yaşam, daha güvenilir bir gelecek sunamıyorlar.
Sözün özü şu ki;
Sınıf bilinci olmayan halk sadakayla yaşamayı kader sanır.
Yoksulluğun kader olmadığına ikna ettiğimizde onlar bizimleydi.
Artık, onlar bizden, biz onlardan koptuk…
Selam olsun örgütlü emekçilerin en önde yürüyeceği 1 Mayıslara.