Ayvalık Kadın Oyunları Festivali’nde Gizem Aldemir’le “Acı Kaybımız” adlı oyunu sahneleyen ünlü sanatçı Lale Mansur, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin Türkiye’nin çok ciddi sorunlarından biri olduğunu vurguladı. Ülkenin kadın cinayetleri nedeniyle neredeyse kadın mezbahasına dönüştüğünü dile getiren Mansur, “Genellikle de eşlerinden ya da sevgililerinden ayrılmaya çalışırken, her gün şu veya bu bahaneyle bir kadın öldürülüyor. Tabii tahrik(!) olmaları nedeniyle ceza indirimleriyle de karşılaşıyoruz. Zaten ben bu erkeklerin her şeyden tahrik olmalarını da anlayamıyorum. Kısacası kadına şiddet olaylarında yeterli cezaların verilmediğini düşünüyorum” dedi.
Ayvalık Kadın Oyunları Festivali, Lale Mansur ve Gizem Aldemir’in oynadığı “Acı Kaybımız” adlı kara komedi oyun ile perdelerini kapattı. Farklı sosyal sınıflarda yer alan kadınların yaşadığı baskı ve şiddeti konu alan oyunda, erkek dünyasında çıkmaza sürüklenen kadının çaresizliği anlatıldı. Sosyal ve ekonomik sınıfları birbirinden çok farklı iki kadının, toplumdaki yeri ve hayatlarının benzer noktaları üzerinden gelişen oyun, şaşırtıcı ve komik olaylarıyla da izleyiciyi bazen güldürdü bazen de düşündürdü. Kadının, hangi statüde olursa olsun, erkek zorbalığına maruz kaldığını vurgulayan “Acı Kaybımız” adlı kara komedi, aynı zamanda kadınların içinde bulunduğu durumu bir kez daha gözler önüne sermesiyle dikkat çekti.
Oyun öncesi kuliste değerlendirmelerde bulunan usta oyuncu Lale Mansur, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin Türkiye’nin çok ciddi sorunlarından biri olduğunu vurguladı. Ülkenin kadın cinayetleri nedeniyle neredeyse kadın mezbahasına dönüştüğünü dile getiren Mansur, “Genellikle de eşlerinden ya da sevgililerinden ayrılmaya çalışırken, her gün şu veya bu bahaneyle bir kadın öldürülüyor. Tabii tahrik(!) olmaları nedeniyle ceza indirimleriyle de karşılaşıyoruz. Zaten ben bu erkeklerin her şeyden tahrik olmalarını da anlayamıyorum. Kısacası kadına şiddet olaylarında yeterli cezaların verilmediğini düşünüyorum” dedi.
“GURUR DUYUYORUM “
Kadın Oyunları festivali gibi bir organizasyonun içinde yer almaktan son derece gurur duyduğunu belirten Lale Mansur, “Tabii aynı zamanda da bu oyunu oynamaktan da gururluyum. Bizde genelde komedi denilince, genellikle kahkaha gibi şeyler algılanıyor ama bu oyun, gerçekten çok ciddi bir konuyu ele alan kara bir komedi. Sürprizlerle dolu. Gelen seyirciler çok eğleniyorlar. Hatta izleyenlerden pek çoğu, ‘Aslında gülmememiz gerek bir şeydi ama tutamadık kendimizi’ diyor. Çok düşündüren ve eğlendiren bir oyun.” diye konuştu.
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR”
“Acı Kaybımız” oyununda ünlü oyuncu Lale Mansur’a eşlik eden genç ve yetenekli oyuncu Gizem Aldemir ise İstanbul Sözleşmesi’nin önemine dikkat çekti ve bu sözleşmenin kadını yaşatacağını vurguladı. Aldemir, “Buradan özellikle kanun yapıcılarla, kadın hakim ve savcılara sesleniyorum. Çünkü bazen bizim sevindiğimiz bir kararla karşımıza çıkabiliyorlar. Gerçekten bu mesele ile bir kadın ve kadın birlikteliği olursa bu sorunla başa çıkabileceğimizi düşünüyorum. Bu duygularla Dünya Tiyatrolar Günü hem biz oyuncular ve seyircilerimiz için kutlu olsun” diye konuştu.
Oyun sonrası Ayvalık Belediye Başkanı Mesut Ergin ve eşi Canan Ergin, Belediye meclis üyesi Tülay Çankaya, oyunculara plaket ve çiçek sundu.
DÜNYA TİYATRO GÜNÜ ULUSAL BİLDİRGESİ
Oyun öncesi, Ayvalık Belediyesi Kültür Sanat Koordinatörü Erkan Cılak, yazar Seçkin Selvi’nin kaleme aldığı Dünya Tiyatro Günü ulusal bildirgesini okudu. 27 Mart 2022 Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildirisi şöyle:
“Merhaba dostlar,
Binlerce yıl önce her türlü araç gereçten yoksun mağara insanı dünyanın rahmine tutunup doğanın adlandıramadığı güçlerine karşı yaşam savaşı verdi. Teknolojinin bütün olanaklarına sahip olan günümüz insanları ise, kendi yarattıkları araç gereçlerle, maddi manevi hırslarına tutunarak dünyayı ve doğayı yok etme yoluna gidiyor ve birbirlerine karşı yaşam savaşı vermek zorunda bırakılıyorlar.
Mağaradaki insan gündüz yaptığı avı akşam duvarlara resimler çizerek ve bedenini kullanarak diğerlerine anlatıyordu. Tiyatronun doğuş öyküsünü o günlere bağlıyoruz; çünkü o insanlar hareketle anlatma yoluyla bir kültürü kendilerinden sonraki kuşaklara aktarıyorlardı.
Çünkü tiyatronun asal işlevi anlatmaktır, insanların mutluluğu, refahı, sağlığı ve en önemlisi barışı için deneyimlerini, bildiklerini, gördüklerini kendi çağının kültürüyle yoğurarak sonraki kuşaklara aktarmaktır.
Çünkü tiyatro, metni ile edebiyatı, koreografisiyle bale ve dansı, dekoru kostümüyle resim, heykel gibi görsel sanatları, müziği, kısacası tüm sanatları kendisinde bütünleştirerek insanlığa ulaştıran tek sanat dalıdır.
Çünkü tiyatro, düşünce özgürlüğünü yok etmek isteyen baskıları, ırkçılığı, ister çocuk yaşta evlendirerek ister öldürerek işlenen kadın cinayetlerini, işkenceyi, devlet hazinesinden başlayan soygunların vatandaşların cebine kadar uzandığı düzenleri, doğaya ve doğanın düzenine yapılan saldırıları insanlığın gözleri önüne serme işlevini üstlenir.
Çünkü tiyatro insanlığın dünyaya açılan gözüdür. Tiyatronun kapanması demek dünyaya gözümüzü kapatmak demektir; kültürlerin aktarım zincirini kırıp atmak demektir. İki yılı aşkın bir süredir, Covid-19 pandemisi yüzünden tiyatrolar aylarca kapalı kaldı, bu durum yalnızca dünyaya gözümüzü kapatmakla kalmadı, ekonomik nedenlerle birçok tiyatro, hem de en genç, en umut veren, en yaratıcı topluluklar perdelerini kapatmak zorunda kaldılar.
Dünya Tiyatro Günü’nün yer aldığı Mart ayı ise, dünyanın çeşitli yerlerinde yıllardır sürdürülen savaşların acılarına Karadeniz kıyılarından gelen bomba sesleriyle bebek çığlıklarını ekledi. Tarihteki büyük savaşlar, 1. ve 2. Dünya savaşları, Vietnam savaşı, Bosna savaşı, sayısız kurtuluş savaşı ve savaşımı nasıl tiyatro aracılığıyla insanlığın ortak belleğine işlendiyse, hiç kuşkusuz yeni savaşlar ve saldırılar da bir gün sahnede yerini alacaktır. Çünkü tiyatro o ortak belleği sürdürebilmek için bütün bunları anlatmak zorundadır. İnanıyorum ki tiyatronun da katkısıyla ortak belleği besleyerek, insanlarla, halklarla, ülkelerle el ele tutuşup omuz omuza vererek insanca yaşanan ortamlarda dünya sanatçılarını alkışlamaya devam edeceğiz.
27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nü o umut ve inançla kutluyorum.” (balikesir24saat.com)