Her birinin yaşamı roman olacak öğrencilerim vardı.
Tutunmak için bir dal, bir umut arayan çocuklarım.
İbrahim Bodur Çıraklık Eğitim Merkezinde bazı özel projelerle eğitimlere katılmıştım.
Bir tanesi oldukça ilginçti.
Oldukça farklı ve bir örneğini önce görmediğim, sonra da oluşturmadıkları bir kurs;
Bizim Çocuklar Derneğinin girişimiyle, Valilik, Balıkesir Emniyet Müdürlüğü, şu an sayamayacağım kadar çok destekçiler ve İş-Kur ile yapılan meslek edindirme kursu.
Tek ortak noktaları risk grubunda bulunmaları olan yaş, cinsiyet, sosyal çevre ve eğitimleri farklı bir grup.
Öğretilecek Meslek Servis Elemanlığı.
Ben cezaevindeki kurslardan yeni ayrılmışım.
O zamanlar biliyorum ki yatıp çıkan adama pek iş yok.
Eski öğrencilerimden bazılarına haber bıraktım;
– Zor durumda olan varsa beni bulsun.
Bir öğrencimden haber geldi;
-Evli ve yeni çocuğu olmuş birisi var. Şu an hiç bir iş bulamıyor, alırmısın?
Alırdım ancak çocuk şu an il dışındaydı. Seçilen listeye kendim için bir öğrenci ekleyeceğimi söyledim. Bir haftadan fazla bir süre bekledim.
Bir öğle arasında öğretmenler odasında iki kadın öğretmendik. Dışarıdan ağır ve sert adımlar duyduk. Kapıdan geçip gitmesi umuduyla beklerken gördük;
Tek omza atılmış bir ceket, elde tesbih, ayakkabıların üstüne basılmış ters ters bakan bir adam.
-Meral hocayı arıyorum. Ben A…’ın gönderdiği kişiyim .
Karşı odaya geçtik.
İlk sözü
-Hoca sen beni tanıyor musun?
-Hayır. Sen şimdi tanıt bakalım.
Babasını iki yaşında, annesini beş yaşında kaybetmiş. Teyzesi bakmış bir süre. Sonra yetimhane. Pek kurallara uyan bir çocuk değilmiş, sanırım daha 18 yaşına bile gelmeden kaçmış. Başı belaya girmiş, hapse atılmış. Yaşı küçük. İçerde az kalmış. Çıkınca içerdeki abilerden birisi yanına almış.
-Elde yok avuçta yok. Bana misafir gibi davrandılar. Yedim içtim. Günlük işlere yardım ettim kaldığım evde, dedi.
Sonra konuşulanları dinlemiş. Birileri abinin canını sıkıyormuş. İşi halletmeye gideceklermiş.
-Bende geleyim demiş.
-Sen karışma demişler.
İlk zamanlar karışmamış.
-Ama çok kızgındım. Bu kadar iyi adama kim fenalık yapıyor dedim. Bilmiyorum ki ne doğrudur. Bana iyi davranan ilk insanlardı. Hiç kötülük görmedim. Karnım doydu. Sıcak evim ve beni seven ilgilenen insanlar oldu. Onlar iyiydi…
-Eeee… Sonra abilerle işe gitmiş. Ufak işler büyümüş. O piyasada aranan adam olmuş. Sonunda yakalanmış ve epey ceza yemiş. Bir süre sonra aftan yararlanıp çıkmış.
Hapse girmeden bir kız sevmiş. Evlenmişler. Bir çocukları olmuş. İçerdeyken kız onu bırakmamış .Çıkınca iyi adam olursun, sen iyisin demiş.
Çıktığında eski işine dönmemiş. İş de bulamamış. Orda burda günlük çalışıyormuş.
-Hocam ben çocuğum benim gibi olsun istemiyorum. Sen alırsan gelirim derse. Ancak benim yapmadığım iş kalmadı. Diye saymaya başladı. Susturdum.
-Beni geçmişin ilgilendirmiyor. Bundan sonra yapacaklarından sorumlusun. Bana söz verebilir misin? Benimle kurallara uygun çalışabilecek misin? İyi bir servis elemanı olmak için çabalayacak mısın?
Birden durdu.
-Servis Elemanı mı? Garson mu yani? Yok hocam yaa bana uymaz… beni başka kursa yazdır iyisi mi.
-Oğlum seni benden başka kimse almaz. Ayrıca bu grup özel ve servis elemanı sadece garson olmaz. Sen burda derslere katıl zaman içinde bakarız dedim. Çaresiz kabul etti.
Çünkü kurs boyunca hem sigorta var hem aylık…
Bu çocuğun kursa alınması ayrı bir olay oldu. Emniyet şube müdürü, İŞKUR müdürü hepsi beni uyardı. Çok ciddi suçlar saydılar. Biliyorum dedim.
-Ama çocuğu var.
Günlerce çeşitli yerlerde uygulamalar teorik ve pratik dersler yaptık.
Çocuklarımın hepsi örnek öğrenciler oldular. Çok uyumlu ve çalışkandılar.
Ama dertleri çoktu. Sorunlar, sorular bitmiyordu.
Bir gece son derste defteri yazmaya çalışıyordum. Canım sıkkındı, başım ağrıyordu, bir şeylere kızgındım. Benim koca çocuklarımda o gün çok sesliydiler. Her şeyden şikayet ediyor, durmadan konuşuyorlardı.
Ve o geldi. Elimle git işareti yaptım. Gitmedi, susmadı. Hiç dinleyecek durumda değildim.
-Sende dinlemeyeceksen atarım kendimi şurdan dedi. Başımı kaldırmadım
-At ulan, atla madem… yazmaya devam ettim. Bir an sınıftan ses gelmediğini bir şeylerin ters gittiğini fark ettim. Hafifce başımı kaldırdım pencerenin kenarına çıkmış eli camda gözü bende, ayağını dışa uzatmış…
Bir anda milyonlarca düşünce çarpıştı kafamda. Ne yapmalıyım ne demeliyim…
Hiç kafamı kaldırmadan seslendim
-Atla da çocuğunda senin gibi olsun…
Hayatım boyunca unutmadığım, belki de hiç o kadar korkmadığım, kafamı kaldıramadığım sürece
-Allahım ne olur atlamasın, ne olur ne olur…
Hiç ses yok… zil çaldı o an. Kafamı kaldırdım
-Gidebilirsiniz ders bitti… dedim.
Herkes sessizce çıktı. O da… Ben çıkamadım. Ayaklarım tutmadı. Arkadaşlar geldiğinde masamdan kalkamamıştım henüz.
Ben ne yaptım…Ya atlasaydı… Bu kadar sorumsuz nasıl davrandım…Sorular… Panik.. Korku…
Sonra rehberlik öğretmenleri, psikolog, sosyolog kim varsa hepsine anlattım. Beni yalnız bıraktınız başa çıkamadım, yanlış yapmaya başladım, bırakacağım dedim. Sabahtan öğleye kadar çıraklar sonra bu grup. Hepsi özel ilgi bekleyen çocuklarım. Yalnız ve çaresiz hissettim. Erhan Adilay, Fahri Çakı bir süre ara ara derse katıldılar. Fevzi Şen, rahmetli İbrahim Demirci oldukça sık gelenlerden beni yalnız bırakmayanlardandı.
-Hocam sen devam et en doğrusunu demişsin işte. Biz senin kadar dayanamadık ki dedi.
O, kocaman adam çocuğum kurs bitimi bana geldi.
-Biliyor musun o gün gerçekten atlayacaktım. Atla da çocuğun da senin gibi olsun dedin ya. İşte o an durdum.
Biliyordum atlardı. Ama tutunacak dalı buldu.
O çaresiz anımda bana geliş nedenini hatırlamam da benim tutunacak dalım oldu.
Bazen gerçekten zor oluyor dalı görmek. Ama o dal ve içimizdeki umut hep bir yerlerden göz kırpıyor bize.
Bir fincan kahveniz, bir bardak çayınız var mı? Bir umut, sıcaklık verir içinize.Ya da bir bardak su?
Bazen bir bardak soğuk su da iyi gelir bir şeylerin üstüne. Merak etmeyin boğulmuyor umutlar bir bardak suyla.
Kalın sağlıcakla…
Nasıl aldın götürdün beni sınıfına. Meral hocam duygular sel oldu. Tutunacak dalının olması, başkasının tutunacak dalı olmak… kalemine yüreğine saglik
Teşekkürler … umarım özellikle bu zor günlerde herkesin bir tutunacak dalı olur…