Tek kitaplı olmayın derken kastettiğim Kur’an değildir. Kastettiğim Kur’an başta olmak üzere okuduğu kitapları ezberleyenlerdir. Ezberleyen insan için anlamın, düşünmenin ve soru sormanın hiçbir değeri yoktur. O anlamak yada bir şey öğrenmek yada kendisini değiştirmek için hiç bir konuda bir değişim göstermez. O sadece ezberler ve söyleneni emir kipi ile algılar ve hiç düşünmeden gereğini yapar. Yani o, o anlamda tek kitaplıdır. Okuduğu kitapta ezberdir. Kendine ait bir sözü, bir cümlesi, bir ifadesi yoktur. Bu insanlardan korkun, onu kim beslerse o onun silahından çıkan mermisidir.
Bugün Kur’an’ı anlayarak okuyan ve yaşamına tatbik eden bu dünyanın belki de en zengin kişisidir. Zenginlik para ile mülk ile tanımlayanların bir sınıfı olabilir ama Müslümanlık ta zenginlik yaşamına her an yeni birşey katan, katabilmek için okuyan, çalışan ve mücadele eden ve sonunda paylaşan insanı ifade eder.
Kur’an konusunda dünyanın kabul ettiği bir isim Goethe şunları yazmıştır:
“Kur’an yaratılmış mıdır?
Bilmiyorum.
Onun kitapların Kitabı olduğuna ise
Tıpkı bir Müslüman gibi inanıyorum.”
Bir Hristiyan Arap olan Halil Cibran Kur’an’ı böyle anlar:
“Ey yeryüzü!
Keşfettim senin rüyanı çayırlarda,
dinginliğini vadilerde,
iradeni kayalarda,
derin ve esrarlı sessizliğini de mağaralarda…
Sen edebiyatın dili ve dudaklarısın…
Sen yüzyılların udunun telleri ve parmaklarısın…
Sen hayatın fikri ve ete kemiğe bürünmüş şeklisin…”
Muhammed İkbal şöyle özetler:
“Doğu, bakışlarını Allah’a çevirdi de dünyayı görmedi;
Batı, maddi dünyaya nüfuz etti de Allah’tan kaçtı.
Gözlerini açıp Allah’a bakmak,
İşte budur iman;
Kendine doğrudan perdesiz bakmak,
İşte budur hayat.”
Mevlana ise şöyle özetler:
“Bir başka alemin varlığının delili ne?
Değişim, başkalaşım, geçmişin silinişi.
Yeni bir gün, yeni bir akşam.
Yeni bir bahçe, yeni bir tuzak.
Her an yeni bir düşünce.
Yeni bir sevinç, yeni bir zenginlik.”
Yüce insan Hazreti Muhammed ise yaşamı bir cümle ile özetlemiş:
“Ölmeden önce ölünüz.”
Nesnelerin bekçiliğini yapmayın, bilginin hamallığını ve paylaşmasını yapın…
Yaşamı ezberlemeyin, okuyun, araştırın ve sorgulayın ve soru sorarak yaşayın…
Kim ezberliyorsa ve her kimse o, ondan kaçın ve uzak durun…
Kitap okuyun…
Yaşadıklarınızı yazın…
Soru sorun, sorgulayın…
O kadar önemli ki…
Kulluktan birey olmaya, cemaatten toplum olmaya bir türlü geçemedik. Bir millet düşünün iki insanı çok seviyor ve uğruna ölmeyi şeref sayıyor. İş kitap okumaya gelince uğruna ölmeyi şeref gördüğü bu iki insanın kitabını okumuyor. Okumayı sevmiyor. Duyduğunu, gördüğünü ve ezberlediğini söylemeyi bir matah sanıyor. Oysa kitap okuyan, okuma kültürünü edinmiş bir toplum olabilseydik dünya çok daha yaşanılır bir yer olacaktı. Batı’nın maddeyi sömürme hastalığını frenlerken sermayenin azgınlaşmasını önlemiş olacaktık. Bugün dünya bir yok oluş tüneline girmiş ve olanları sadece seyrediyoruz. “Sekiz saniye”lik yaşam için dünyayı yok ettiğimizin farkında değiliz.
Kitap okumayı, düşünmeyi, soru sormayı ve sorgulamayı sevmiyoruz. Öyle olunca da kendi yaşamımız ile dünyamızı, paranın satın aldığı nesnelerin korumalığını yapmak derdine harcayıp gidiyoruz.
Boşa harcanmış bir yaşam…
Ve yok edilen bir dünya…
Velhasıl her şey kitaptan korkmayla başladı. Kitaptan korkanları yönetmek şeytanın görevidir. Şeytanın köleliğinde yanlışlarının sorumlusu olarak kadını görüp öldürmekle rahatlayan bu insan denilen yaratıkları yeniden insan yapabilmek de öyle zorlaştı ki…
Oysa çözüm o kadar kolay ki…
Kitap okumayla işe koyul ve nitelikli okuma kültürüyle kendini geliştir ve bilincinle yaşamın anlamını bilerek çözümün bir parçası ol…
Kitap okuma, okuma kültürünü kazanmak o kadar önemli ki…
Bütün şeytanları yenebilirsin…
Bütün şeytanları…
Kitap okumayı sevmiyoruz. Sığ tartışmaları seviyoruz.
Kitap okumayı sevmiyoruz. Görsel araçları izlemeyi seviyoruz.
Kitap okumayı sevmiyoruz. Her konuda uzman görüşü olarak kendi görüşlerimizi karşı tarafa zorla kabul ettirmeye çalışıyoruz.
Kitap okumayı sevmiyoruz. Çünkü sadece kendimizi seviyoruz. Bu suretle sevgiyi de kendimize benzetiyoruz.
Kitap okumayı sevmiyoruz. Beynimize işlemiş kopya mantığı ile yaşamımızı şekillendirmeye çalışıyoruz.
Kitap okumayı sevmiyoruz. Hepimiz “öğrenilmiş çaresizliğin” kurbanıyız. Değişimi savunuyoruz ama kendimiz asla değişmiyoruz.
Kitap okumayı sev, göreceksin dünyan nasıl güzelleşecek ve zenginleşecek…
İnsan olmadan hiçbir şeyi değiştiremezsin. Değiştiremediğin gibi kötülüklerin sorumlusu olursun…
Sevgi ve saygılarımla… Vecdi Yılmaz