Ne de güzel kelime.
Ama şaşırtmasın yine de.
Sulh var, sulh var.
Barış demek kelime anlamı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün dünyaya ders niteliğindeki eşsiz
söylemiyle:
“Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi gerçek olsa bugün yaşadığımız dünya ve bu
topraklar böyle mi olurdu?
Sulh olmak var bir de.
Anlaşmazlıkları uzlaşarak çözmek için kullanılır daha çok.
Mahkemelerde uzlaşma ve arabuluculuk gibi yeni sayılabilecek uygulamaların altında da aslına bakarsanız hep sulh yatmaz mı?
Güzel, masum, özlenen, istenen bir sondur sulh.
Karşıtı kavgadır, anlaşmazlıktır, sonrası kaostur.
Ama yine de bazen şaşırtır sizi.
Hele hele mahkemelerde!..
Sulh hukuk mahkemeleri ile sulh ceza mahkemeleri…
Pardon sulh ceza hâkimlikleri var ya…
Yargı dünyasının içinde olanlar veya bu camiaya yabancı olmayanlar bilirler ki,
Türk Hukuk Sistemi’nde mahkemeleri bir sıralamaya tabi tutarsanız sulh
mahkemeleri en altta yer alır; böyle bir değerlendirme doğru olmasa da…
Yani diğerlerine göre daha basit görülür.
Ama iş ceza kısmına gelince “sulh” dediniz mi bambaşka bir durum çıkar karşınıza.
Çünkü sulh ceza hâkimlikleri çoğu zaman ağır ceza mahkemelerinden daha kritik kararlara imza atar.
Özgürlükle mahpusluk arasındaki o kader yüklü, ince çizginin makamıdır sulh ceza hâkimlikleri.
Şüphelinin tutuklama istemiyle sevk edildiği bir sorgunun sonrasında ya hürriyetini alır elinden ya da mahkeme salonundan çocuklar gibi şen çıkmasına vesile olacak şekilde serbest bırakılmasına karar verir.
Şüpheliyi üzülmekle sevinmek arasında kararsız bırakan yurtdışı çıkış yasağı gibi, periyodik imza vermek gibi adli kontrol kararları da sulh ceza hâkimliklerinden çıkar. Buraya kadar herşey normaldir, zira tutuklama, adli kontrol ve hatta tutuksuz yargılama kararlarına karşı itiraz yolu açıktır.
Fakat gel gelelim; bir de bunların üzerinde verdiği kesin kararlar vardır ki evlere şenlik olan ve hiç de sulh tarafı bulunmayan kısım tam da buradadır.
Hani trafik cezalarından tutun pek çok idari para cezasına itiraz edersiniz ya…
Sigara cezasından tutun, valiliklerin, SGK’nın, İşkur’un ve sair idari yaptırım uygulamaya yetkili makamların kestiği para cezalarına…
Yüksek sesle müzik çalınmasından dolayı çevre müdürlüklerinin verdiği cezalardan tutun da sahilleri işgal eden gazinolar, cafeler için verilen işgaliye cezalarının iptaline kadar aklınıza gelen ne varsa hepsi nereye?…
Sulh Ceza Hakimliklerine…
Ve zurnanın zırt dediği yer.
Sulh Ceza Hakimliklerinin bu itirazları incelemesinin akabinde verdiği kararlar kesin.
Yani üst mahkemeye, istinafa, Yargıtay’a falan gidemiyorsunuz.
Bir karar veriyor; kesin karar.
Kayahan’ın şarkısı olsa neyse…
“Bir yemin ettim ki dönemem!”
Bir karar veriyor ki telafisi yok, itirazı yok.
Yüzbinlerce ve bazen milyonlarca liralık idari para cezaları tek hâkim incelemesiyle ve bazen bilirkişi raporlarının tam aksi haliyle neticeleniyor ki mağduriyetler de artıp gidiyor.
Neresi Sulh!
Ağır Ceza’da olsanız Yargıtay’a kadar gidiyorsunuz.
Sulh Ceza Hakimliklerine itiraz mı ettiniz.
Ne çıkarsa bahtınıza!
Yandı gülüm keten helva.