Tarkan’ın şarkısını söylüyorlar sanki:
Oynama şıkıdım şıkıdım…
Eğitim yılı başlamış…
Milli Eğitim yeni düzenlemelerle sistemi allak bullak etmeye devam ediyor…
Ortak sınav…
Bazı derslerde geçme notunun yükseltilmesi…
Yazılı sınav…
Ara tatil karmaşası…
ÇEDES gibi akıl almaz tuhaflıklar…
Seçmeli dersler… Seçmeli derslerin altında yatan ince hesaplar….
Bunun dışında kız erkek ayrımına doğru inceden alıştırma adımları…
Ana okullarına dahi getirilen mescit zorunluluğu…
Sadece Türkiye için değil her ülke açısından en önemli bakanlıktır eğitim…
Ama gelin görün ki Türkiye’de MEB, en çok yap boz tahtasına dönen bir alan haline dönmüştür nicedir.
Deneme yanılma sistemi sanki…
Yapılan değişikliklerin yıl ortasında, eğitim öğretim dönemi başladıktan sonra yapılmasının bir izahı var mı?..
Her sabah uyandıklarında acaba MEB bugün hangi genelgeyi veya talimatı yürürlüğe sokmuş endişesiyle güne başlıyor eğitim camiası.
Neyi takip edeceğini şaşırdı eğitimciler.
Yazıktır.
Bir düzenleme veya yeni bir uygulama yürürlüğe konacaksa, bunun temelini güzelce hazırlar, zeminini sağlar; tüm yenilikleri en geç yaz tatilinde ilan eder ve yeni öğretim yılına bu değişikliklerle girersin…
Normal ve doğru olan budur.
Okulların eğitim takvimi sırasında bir sabah uyanıp ben ortak sınav yapacağım, ben ders geçme notunu yükselttim demek, ara tatili n’apsak acaba diye gündeme oturmak akıl karı değildir.
Milli Eğitim, ne çekiyorsa yap boz tahtasına dönmekten çekiyor.
Bir ülkenin geleceğini şekillendiren bakanlık orası…
Ortak sınav diye bir şey geldi misal.
Ortak sınav yaparsınız da o ortak sınavı yapacağınız ders Türkiye’nin her okulunda aynı seviyede mi veriliyor?..
Ara tatiller misal…
2019 yılında ara tatiller geldi; ki bu ara tatillerin gelmesi zaten saçmaydı.
Okulların açılmasından iki ay sonra tatilin motivasyon düşüklüğünden başka öğrencilere verdiği ne var?
Kaldı ki ara tatil sebebiyle yaz tatilleri kırpıldı…
Öğretime başlanılan hafta ile son haftalar zaten alıştırma ve tatile doğru rahatlığıyla geçiyor; tam öğrenciler derslere adapte olmuşken her iki yarıyıla konan birer haftalık tatilin bir faydası oldu mu acaba?..
Her zaman diyoruz, hangi alanda olursa olsun masa başında karar almak kolay da bir de bu uygulamaları fiili olarak sahada olanlara sorsanız…
Yok böyle bir uygulama Türkiye’de.
Hangi alanda olursa olsun; yargı alanında hakimin, avukatın, kalem personelinin sesi duyulmaz…
Sağlık alanında doktor, hemşire dinlenmez…
Eğitim alanında öğretmenler kimin umrunda?..
Durum böyle olunca siz ne kadar yapılanı bozup yeni icatlar üretirseniz üretin arzulanan başarıyı sağlamanız mümkün değildir.
Yanlış anlaşılmasın, elbette Türkçe gibi derslerde zorunlu geçme notunun yükseltilmesi olumludur.
Ama bunun zeminini hazırlarsın, ona göre çalışmalarını yaparsın, önümüzdeki yıl da uygulamaya sokarsın…
Herkes bilir ne olduğunu, eğitimciler de her sabah bir başka tuhaflıkla uyanmaz güne…
Ciddiyet mi dediniz…
Tarkan’a devam:
Oynama şıkıdım şıkıdım.