Gözle görülmeyen virüs dünyaya çarptı.
Hiç böylesine izole olmamıştık, dünyanın süper güçleri bile çaresiz kaldı.
Dört beş ay önce böyle bir olay olacağı söylense, film denirdi.
Hoş, 2018 yapımı Kore dizisi My Secret Terrius’a ne demeli?..
Komplo teorilerini şimdilik bir kenara bırakalım.
Dünyanın çılgın koşturmasına gelen fren mi Kovid?..
“Aklınızı başınıza alın, bu koşturmayle nereye, çılgın yaşıyorsunuz, oturun evinizde de biraz hayatta ne yaptığınıza bakın” ihtarı mı?..
Hafta sonu “bilinçli”, “duyarlı”, “kendi üstüne düşeni yapma gayretinde olan” nice vatandaş evinden dışarı çıkmadı.
Ama pek çok kişide de “bize bir şey olmaz” umursamazlığı vardı.
Umarız bu umursamazlık yakın gelecekte acı olarak geri dönmez bizlere.
Gün geçmiyor ki yeni önlem kararları açıklanmasın, saatler bile yeni tedbirlerin hızına yetişemiyor, bu yazıyı okuduğunuzda belki değineceğimiz hususlarda da karar/kararlar verilmiş ve açıklanmış olacak ama…
Öncelikle altını çizelim..
60 yaş üzeri vatandaşlar açısından sokağa çıkma yasağının değerlendirilmesi gerekir.
Kahvehaneler ve kafeler dahil her türlü restoran ve benzeri mekandaki risklerin irdelenmesi gerekir.
Toplu ibadet yerlerinin ayrım yapılmaksızın tedbiren kapatılması elzemdir. Güney Kore’de hastalığın yayılmasında ibadet yerlerinin kuvvetli yer tuttuğu açıklanmıştır.
Hastaneler ve toplu taşıma araçlarından sonra en çok hastalık yayan/üreten AVM’lerle ilgili tedbir amaçlı ne yapılabilir, bunlar, Bilim Kurulu’nun hassasiyetle üzerinde durması alanlardandır.
Hastalığın yayılma sürecinde aslolan, insanların bir arada ve toplu halde bulunmamalarını sağlamaktır.
Adliyelerde duruşmaların ertelenmesi yerindedir ama diğer tüm kamu kurumlarında acil işler dışında diğer işlerin ertelenmesi, vatandaşın kamu kurumları ile mümkün olduğunca az iletişim içinde olmalarının sağlanması gerekliliktir.
Ligler seyircisiz devam değil, süresiz ertelenmelidir.
Kuşkusuz bu kararlar ekonomik anlamda derin darbe yaratacak. Ancak bu kararlar alınmadığı takdirde de ölüm sonuçlu istenmeyen çok kötü bir fatura çıkacak karşımıza; bunun en hasarsız şekilde atlatılması için bu ve benzeri tedbirlerin alınması gerekiyor.
Bununla beraber, resmi açıklamalar dışında sosyal medyada pek çok yalan ve sahte bilgi-belge dolaşımına da itibar edilmemesi gerekiyor.
Özellikle FETÖ kaynaklı olduğu tespit olunan, vatandaşlar arasında panik çıkartma amacı güden bu paylaşımlar, topluma zehir kusmaya devam ediyor ki bu zamanda bile FETÖ’nün böyle bir fırsat bulabilmesi, FETÖ ile mücadelenin olması gereken seviyede olmadığını bir kez daha gösteriyor.
Sağlık Bakanlığı’nın ve Bilim Kurulu’nun doğru bilginin iletilmesi noktasında, elinden gelen çabayı gösterdiğine ve gereken bilgi akışını mümkün olan en kısa sürede yaptığına inanıyor ve sürecin bu şekilde devam etmesini temenni ediyoruz.
Bu zor günlerde halkı kaosa düşürecek gerçek dışı pek çok iddianın dolaşıma sokulması, böyle bir zamanda bile içimizde ne kadar çok vicdansız ve hain olduğunu göstermesi açısından dikkat çekici.
Kriz yönetimi zor bir süreçtir.
Doğru ve şeffaf bilgi bu sürecin başarısındaki en önemli faktördür.
Kovid-19, deprem fırtınasından sonra psikolojisi bozulan insanımızı darmaduman etti.
Zor zamanlardan geçiyoruz ve bunun toplumsal sonuçları da dünya çapında içe kapanmayı getireceğe benziyor.
Oysa bu gibi küresel sorunlarda çözüm bulma amacına odaklı ortak mekanizmalar daha faydalı olmaz mı?..
Şu an, geleceğin ne göstereceğini bilmiyoruz; bugün için her ülke kendi sınırlarını kapatıyor ve kendi kabuğuna çekiliyor.
Dünyada sınırların kalktığı bir zaman diliminde ülkeler bir anda kendilerini hapishane konumuna aldılar.
İhmal ve küçümsemek ağır faturalar çıkaracak; ABD ve batı dünyası , Çin’e bıyık altından gülmüyor muydu?
Türkiye bu yüzden her önlemi, sert ve aşırı gelse de ivedilikle almaya devam etmelidir.
Ancak bu kararlılık, geleceğimizin “kabus ve kaos” haline dönmesini engelleyebilir.
Bu noktada, olağanüstü virüs Kovid-19’a “olağanüstü hal” de -kanımızca- şarttır.