Sevgili okurlarım, merhaba.
Bu yeni yazımda, Aydın ovalarında tarımın baş düşmanı olan ve Kuzey Ege’nin de başını belaya sokmak isteyen jeotermal santrallerine ve etkilerine kısaca değinmeye çalışacağım.
Çanakkale ve Balıkesir illeri arasında yer alan Kazdağları, son yıllarda sömürge madenciliği başta olmak üzere eşiz varlığını tehdit eden birçok projeye karşı direniyor. Bu amansız mücadelede, hepimizin evi olan dağımızı vefalı dostları yalnız bırakmıyor.
Bu dayanışmanın en güzel örneklerinden birisine, geçtiğimiz hafta perşembe günü Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine bağlı Büyükhusun Köyü’nde tanık olduk. Tarihin her döneminde büyük bir öneme sahip bir bölgede yaşamak, çok özel bir duygudur. Bu ayrıcalıklı durum, bize üzerinde yaşadığımız topraklara ve gelecek nesillere karşı sorumlu olduğumuzu anlatmaktadır.
Bu duygu ve düşünceye sahip olan Kuzey Ege dostları ve asıl köy halkının kararlı direnişi sayesinde, Büyükhusun Köyü’nde, Bakrom A.Ş. tarafından yapılmak istenen jeotermal kaynak arama sondajı için gerçekleşmesi beklenen halkın katılımı toplantısı engellendi. Köylerinde tarım, hayvancılık ve turizm yapan halkımız, şirketlerin rant uğruna yaşam alanlarını zehirlemesine izin vermeyeceklerini dile getirdi.
Büyükhusun Dayanışması sözcüsü Cem Tüzün, Aydın ve Manisa’daki JES’lerin tarıma verdiği zararları yerinde gördüklerini belirtti. Havaya salınan hidrojen sülfürlere, metan gazlarına, kükürt oksitlere, toprağa ve suya bırakılan zehirlere tanık olduklarını da söyledi.
Bu nedenlerden dolayı, Büyükhusun halkı başta kendi köyleri olmak üzere Ayvacık’ın Kayalar, Sazlı, Kozlu, Behramkale köylerini de kapsayan ve ülkemizin önemli yerleşim alanlarından biri olan Edremit Körfezi’ni de etkileyecek olan bu projeye tamamen karşı. Kim ister ve izin verir ki; her karesi zeytin ve tarih kokan bu güzelim toprakların birileri daha çok zengin olsun diye yok olup gitmesini?
Söz konusu olan bu projeyi, istemediğimizi bizler de sadece kuru sözlerle ifade etmiyoruz. Elimizde somut örnekler var. Ne yazık ki bölgemizde yani Ayvacık’a bağlı Tuzla Köyü yakınlarında halen çalışmakta olan dört adet Jeotermal Enerji Santrali var. Yeni bir santrale, neden ihtiyaç duyulmakta bunu anlamak mümkün değil. Bu santrallerin bölgemize verdiği zararları biliyoruz. Bunun yanı sıra, az öncede belirttiğim üzere Aydın ve Manisa gerçekleri de bizleri bir kez daha haklı kılıyor.
Ve tarım ve hayvancılık yapılan alanda, zeytinliklerin ortasında jeotermal enerji santrali için kaynak arama projesi hayata geçerse; UNESCO Dünya Mirası geçici listesinde yer alan Assos Antik Kenti, Lamponia Antik Kenti ve Dolmen adı verilen antik dönem mezarların da zarar görmesi söz konusu.
Projeden etkilenecek olan bir önemli taraf ise ölümsüz ağaç zeytin… Şöyle ki; şirket, 40 bin dönümlük bir ruhsat alanında JES kaynak arama yapmak istiyor. Oysa 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planına göre, tarım arazisi içerisinde yer alan bu bölge, “Türkiye Turizm Stratejisi” ne göre sağlık ve jeotermal turizm gelişim alanı ve zeytin koridoru olarak biliniyor.
Zeytin koridoru denince akıllara; meclisteki torba yasaya çaktırmadan ve aceleyle konulan ‘Zeytinliklerde maden araması yapılabilir’ maddesi geldi. Gösterilen tepki üzerine iptal edildi. Sizlerin de bildiği gibi; Zeytin Kanunu gereği zeytinliklere 3 km mesafede enerji ve madencilik projeleri yapılamıyor. Zeytin Kanunu’nun değişmesinde adeta ısrarlı olan gizli bir el var! Zeytinlikleri faile meçhule götürmek istiyor.
Sevgili okurlarım, buraya kadar Kuzey Ege’yi de etkileyecek projeden ve son gelişmelerden bahsettim. Son olarak size JES ve zararları nedir, bunları aktarmak istiyorum.
Jeotermal enerji, yerin derinliklerindeki kayaçların içinde birikmiş olan ısının, akışkanlarca taşınarak rezeryuarlarda depolanması ile oluşmuş sıcak su, buhar ve kuru buhar ile kızgın kuru kayalardan yapay yollarla elde edilen ısı enerjisidir.
JES’lerin, gaz çıkışı açısından zararı şudur; santrallerden dışarıya verilen buharın içinde çeşitli gazlar ve maddeler bulunuyor. Bu gazların içeriğinde canlıların sağlığını tehdit eden radyoaktif ve kanserojen radon gazı da var. Zararsız su bu harı gibi görünen bu buhar havaya karıştığında tüm canlılara, toprağa ve suya geri dönülmez zararlar veriliyor.
Su kirliliğine neden olan zararları; JES firmaları işletmenin maliyetini düşürmek için yer altından çıkartılan ortalama 150 derecedeki suyu yakınındaki suyu yakındaki dereye dökerek oradaki canlılığa son veriyor. Böylelikle toprak ve su; kirleniyor, zehirleniyor, zararlı kimyasallarla doluyor. Ayrıca JES, doğal su kaynaklarının rezervini aşırı tüketiyor.
Arazi çökmesine yol açan zararlar; yer altından alınan akışkan, işlem sonrası yeterli miktarda yer altına geri verilmediğinde boşluk oluşuyor. Deprem ve benzeri etkilerle bu boşluklar zamanla çöküyor.
Yıkıcı olaylar ve kazalar: Kuyu püskürtmesi, kuyu içerisinde hidrostatik dengenin bozulması sonrası kuyu içine giren akışkanın kontrol edilmeyerek yüzeye çıkmasıdır. Bu olay, kontrol altına alınana kadar çevreye kalıcı hasar veriyor.
Tarıma etkisi; JES tarım ürünlerini olumsuz yönde etkiliyor. Hastalıkların artmasına ve bitkilerin kurumasına neden oluyor. Kalite ve verimi de büyük ölçüde düşürüyor.
Turizme etkisi; insan ve diğer canlıların sağlığını tehdit edecek gazların salımı, suyun, toprağın ve tarım ürünlerinin kirlenmesi bölgedeki antik kentlere ve sahil beldelerine gelen ziyaretçileri de etkileyecektir. Turizm gelirlerinin düşmesine neden olacaktır.
Kaynaklar:
Büyükhusun Dayanışması
Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği
Not: Fotoğraflar Gökkuşağı Dergisi sahibi ve genel yayın yönetmeni olan Burhan Gümüş’e aittir.