featured
  1. Haberler
  2. YAZARLAR
  3. İDA’NIN ŞİİR DİLİ AHMET UYSAL

İDA’NIN ŞİİR DİLİ AHMET UYSAL

“Sanal zamanına düştüm şiirin

Balkonumda ıslak bir güz sonu

 

Daha da inceldi yüzüm orada

Saydam tenimde yıldız ve çiy kokusu

 

Süzülerek mi indi imgesi ay ışığının

ansızın buluta dönüştürdüm yağmuru

 

Eskiyen yüzümün gümüş parıltısı

Donattı yaşam denen o sonsuzluğu

 

Ne ölüm var artık ne de yalnızlık

Uyudum bir çiçeğin sanal uykusunu”

 Ahmet UYSAL

İki bin on bir yılının üç Temmuz’unda aramızdan ayrılan şair, son soluğuna kadar Körfezin ve Kazdağı’nın şiirini yazdı. Öyle ki ölümünden bir gün önce, üzerinde çalıştığı bir Edremit şiiri üzerine konuşmuştuk. Ertesi gün kalp krizinden sonsuza karıştığı haberini aldım.

Kuşlarla konuşup, çiçekleri okşayan, dalgaların ucundan ak köpükler toplayan Şiiradam, o çok sevdiği zeytin ağaçlarının altında sonsuzun türküsüne karışıyor artık. Yıllardan beri her sabah, onun gönderdiği şiirlere öylesine alışmıştım ki; yeni başladığı dizelerin içinde günlerce dolaşır, sevgi dolu bir bahçıvan gibi kelimeler devşirirdi hayattan. Her sözcüğü doğayla, mitolojiyle, aşkla örtüşürdü. Yani yazıp söylediklerinin karşılığı mutlaka vardı. Bu yönüyle yarının okuruna da seslenen bir şiir diliydi onunki. Yaşama sevincini şakıyan serçenin, ışığa yüzünü dönen ayçiçeğinin, toprağın derinliğinde soluyan hayatın, şimdilik sınırsız varsayılan evrenle birlikte dönen dünya ve doğaya özge sınırsız-bitimsiz türeyişin ayrımındaydı o.

Ömrünün karmaşık nakışını tel tel ayırır, onlara yeni renkler, yeni tanımlar yakıştırırdı. Güz Şiirleri, Bahara Övgüler, Librettolar, Troyada Opera, Sonsuz ve Uzak vb. dosyalarının içerdiği şiirleri her okuyuşumda  hayatın anlamını bir başka kavrıyorum. Ahmet Uysal, ayrıntıdan bütüne, bütünden ayrıntıya gidiş gelişlerinde çözümlemelerini şiirin diliyle yapardı. Birileri bu yüzden olsa gerek çok yazdığının, çok yayınladığının dedikodusunu yapıp durdular. Oysa doğa, pek az kişiye kısmet olan bu yeteneğin dağıtımında onun şair kimliğine cömert davranmıştı. Bu gerçeğin ayrımında olanlar şairi ödüllerle taçlandırdılar elbette. Kimileri bu durumu görmezden gelmekte ısrarcı davranarak eleştirilerini sürdürdüler. Bu tayfanın düşüncelerine akıl erdirmek zor. Geçmişte vardılar, şimdi de varlar, gelecekte de olacaklardır.

Şair Ahmet Uysal, “Sularla” ve Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülünü alan (1998) “Uzak Yazlarda” isimli şiir kitaplarının içerdiği dizelerle insan kimliğimizin anlamını iyice inceltmişti. “Acının Gümüşü”ndeyse,  rüzgârı öpme vaktinin geldiğini, insanın su, kum, kuş uçurum olabileceğini söylüyordu. 1999 Yunus Nadi Ödülü’nü de alan “Acının Gümüşü” nün içerdiği şiirlerde hiç kimseleri kırmadan ama kendisi kırılarak çağıyla hesaplaşan bir şairle buluşturdu bizleri.

Ayrıca çocuklar için yazdığı yüzlerce kitaba imza atan sevgili şairi saygıyla anıyorum.  Mekânı şiir olsun…..

 

0
sevdim_bunu
Sevdim Bunu
0
_ok_sevdim_bunu
Çok Sevdim Bunu
0
g_ld_rd_
Güldürdü
0
karars_z_m
Kararsızım
0
bu_ne_bi_im_bi_ey
Bu Ne Biçim Bişey
0
k_zd_rd_n_z_beni
Kızdırdınız Beni
İDA’NIN ŞİİR DİLİ AHMET UYSAL
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Balikesir24saat ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!