Güzel bir yaz gecesiydi.
Ege’nin başladığı yer Küçükkuyu’da, keyifli bir arkadaş yemeğindeydik…
2016’ydı.
Kimsenin aklına o gecenin çok farklı bir gece olacağı gelmezdi.
Yemeğin ortasında herkesin gözü yavaş yavaş ekranlara, kulağı da yoldan geçenlerin telaşlı konuşmalarına kaydı…
Bir şeyler oluyordu.
Televizyonların sesi açıldı, “çirkin” olaylar ve akabinde demokrasiye sahip çıkan bir milletin, bir kez daha tarihe geçen karşı duruşuyla o çirkinlik, nihayetinde girişim olarak kaldı, bastırıldı.
Ama düşünmek ve unutmamak gerek…
İç düşmanlar… Dış düşmanlar…
Durup durup Atatürk ile kavga etmek yerine O’nun Gençliğe Hitabesi’ni bile durup durup okumak gerek…
“…..İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahili ve harici bedhahların olacaktır.”
Ata’nın hazine dediği, Türk İstiklali, Türk Cumhuriyeti.
Kötü yürekli olarak çevrilen bedhahı ise biz düşman olarak anlayalım…
İç düşmanlar, dış düşmanlar.
Hep varlardı, her zaman da olacaklar.
Ama düşünmek ve tarihi okumak gerek.
Tarihi; onu çarpıtan ve Atatürk’e kin kusanlardan değil, hadi kendi içimizdeki gerçek tarihçileri de taraflı buldunuz, o zaman Nutuk’u okumak, yabancı tarihçilerin yazdıklarına bakmak gerek.
Atatürk hakkında hangi yabancıdan kendi içimizdeki hainler kadar kötü yorumlar duydunuz?
İç ve dış düşmanlar…
Hangisi tehlikeli?..
İkisi de.
Hangisi sinsi?
İç.
Hangisi daha kötü?
İç.
Hangisi daha kolay güçlenir?
İç.
Hangisi daha korkutucu?
İç.
Dış düşmanlarınızı bilirsiniz…
İç düşmanlarınızı ise bilerek veya bilmeyerek kendiniz yaratırsınız.
Çünkü tarihten ders almazsınız.
Atatürk, en büyük düşmanın cehalet olduğunun altını çizmişti defalarca. Dinin bu kadar istismar edilerek kullanıldığı, kitlelerin böylesine kandırıldığı, çok ileri seviyede olması gerekirken böylesine ağır modda kalan kaç ülke vardır?
Sade vatandaş halimizle görünen Fetö tehlikesinin yıllar yılı fark edilememesi bir zaaf değil midir? Örgütün palazlanarak devletin her kademesine sızması da aynı şekilde büyük bir zaafı gözler önüne sermemiş midir?
4 yıl sonra yine bir 15 Temmuz….
Meclis’ini bombalayan uçaklar… Halkının üstüne çıkan tanklar….
Tankların üstüne çıkan, önüne yatan bir millet…
Onurlu, örnek, asil ve tarihi bir karşı duruş…
Lakin….Demokrasinin ve Cumhuriyetin kıymetini bilmek için böylesine hukuk dışı girişimler mi olmalı?..
Demokrasi ve Cumhuriyet her şeyimiz…
Hayatını kaybeden şehitlerimizi, gazilerimizi minnet ve saygıyla anıyoruz bir kez daha.
Unutmamamız gerek.
Devletin hiçbir tarikata yüz vermemesi gerek.
Yine Atatürk’e döneceğiz, ne demişti:
“Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek yol medeniyet yoludur.”
Ya ders alacağız….
Ya medeniyet yolunda gideceğiz…
Ya da siyasi kaygılarla tarikatlara üç zaman sonra, beş zaman sonra yine prim verip yine başımıza musibet ağı öreceğiz.
Tercih bizim ama sonunda can veren bu millet!
15 Temmuz’u unutmayalım, bir terör örgütünün bir devletin bünyesine nasıl girdiğini, dört yıl geçmesine rağmen nasıl bitiremediğimizi, nasıl temizleyemediğimizi, fırıncıda çalışan işçi içeri alınırken, FETÖ’yü göklere çıkaran bir kısım siyasilere neden dokunulmadığını da düşünelim…
15 Temmuz, Türk milletinin destanıdır.
Türk Milleti bugüne kadar kaç destan yazdıysa 15 Temmuz 2016 da; en son kaleme aldığıdır.