Kurban kelimesi sözcük olarak ele alınırsa pek çok anlamı olduğu görülür.
Kurban etme veya kurban kesme olayının en eski zamanlardan bu yana, bütün inanç sistemlerinde var olduğunu biliyoruz.
Kurban kelimesi ardına bayram eklendiğinde ise olay tamamen farklı bir boyuta geçiyor.
En azından ben böyle düşünüyorum
Şimdi işin tarihi, bilimsel veya dini yönlerine girmek niyetinde değilim.
Merak edenler araştırıp bulmuştur veya bulurlar.
Ben bir Balıkesir yerlisi ve Isparta gelini olarak yaşadığım kurban bayramlarından söz edeceğim.
Çocukluğumdan bildiğim her bayram gibi dedem ve babam sabah namazına camiye gider.
Annemin sesli olarak okuduğu Kur’anla uyanırız biz. Dualarına ortak oluruz.
Kurban bayramında babam ve dedem camiden gelmeden bir koşu bahçemizdeki kurbanlığa bakmaya gideriz.
Suyunu verir ve ve ot yedirmeye çalışırız. Mahalledeki diğer çocuklarda aynı şeyi yaparlar.
Hatta hava uygunsa kısa mahalle turları bile atılır.
Bu arada -Sakın kaçırmayın haa sıkı tutun, hayvanı koşturmayın! gibi uyarılarla izleniriz.
Şimdi düşünüyorum da biz hayvanları sevmemize rağmen kurban kesilirken yanında olmaktan, dua edip az sonra yiyeceğimiz eti düşünmekten hiç de bunalıma falan girmezdik.
O bir kurbandı. Amacı belliydi.
Kanı toprağa akıtılacak, etleri fakirlere ve eşe dosta dağıtılacak, sabah kahvaltısında da kavurma yapılıp yenilecekti.
Psikolojimiz falan bozulmazdı.
Kurban kesmek önemli ve güzeldi.
Camiden gelen evin erkekleri -Bayramı getirdik… diyerek gelirdi.
Kısacık bir bayramlaşma ardından hemen kurban kesmeye inilirdi.
Mahallede herkes birbirini görür, konu komşu şakalaşır, yardımlaşır, bahçe işi bitince evlerdeki mutfaklarda parçalayıp dağıtma işine başlanırdı.
Balıkesir’de bayramın ikinci günü özellikle köylerde ‘Sura’ yapılırdı.
Geceden yanan tüm fırınlara suralar konur, ağzı kapatılır ve sabaha kadar yavaş yavaş pişirilirdi.
(Şehirden gelen misafirler ve akrabalarla birlikte yenilen sura halen sürmekte olan bir bayram ritüelidir.)
Önce sura ardından baklavalar yenir sonra tüm köy bayramlaşmaya çıkılır.
Kurbandan çıkan gömlek daha sonra sarması yapılmak üzere saklanır.
Kelle, bacak, işkembe gibi zahmetli işleri herkes yapamaz, yapanlara verilirdi.
Ancak en güzeli kurban bayramı sabahı yapılan kavurmadır:
İlk kavurma için karaciğer, löp etler ve biraz iç yağlarından konur.
Bir yandan ocakta kavrulurken üstüne yeni doğranmaya devam eden etler atılır.
Kavurma iyice olgunlaşıp piştiğinde kavurmalı ekmek yapılır;
Bir tepsi içine köy ekmekleri kocaman dilimler halinde kesilip dizilir. Hazırlanan kavurma ekmeklerin üzerine yığmaca doldurulur. Üzerine bir başka tepsi ters çevrilip kapatılarak bir süre bekletilir. Böylece ekmekler yağı ve etin kendi suyunu emer. Sofraya oturulduğunda herkes bir dilim ekmeğini eline alır ve etlerle beraber yenir.
Isparta’da ise bizim ev tam bayram evi olurdu.
Kayınvaldemin yedi erkek evladı var.
Yani biz yedi gelin, her gelininde en az ikişer çocuğu, yarımız kırk kadar denilen bir aileyiz.
Bayramlarda herkes ana baba evinde toplanırdık.
Kayınpederim ve kardeşlerden üçü besici.
Genellikle bir dana, üç beş erkeç kesilirdi.
Bahçede iki ocak ve en az üç tane mangal hazır olurdu.
İlk kesilen kurban anında kavurmalık yapılmak için tavalara atılır, bir yandan da parça etleri kapan korlara pişirmeye koşardı.
Eline ekmek alan mangalda kimin eti pişmişse sahibinden önce kapmaya çalışır çılgın bir koşmaca kapmaca yaşanırdı.
Isparta’daki ilk kurban bayramımda kızıma hamileydim.
Evde sanırım otuz kişi kadar vardık.
Herkes bahçede… Kimi kesiyor, kimi doğruyor. Bir koşuşturmadır gidiyordu.
Birden bana seslendiler. – Meral Geliin buraya gel.
Yerde yeni kesilmiş bir kurbanı yüzüyorlardı.
-Çocuğun korkusuz olsun ister misin? Cevabımı beklemeden dedi ki;
-Bak şu etin titreyen kısmını görüyor musun ısır onu.
Şaşkınlıkla eşimin yüzüne baktım. -Allahım bu ne? Çiğ eti mi yedirecekler ki bana? Kafamda deli sorular..
Herkes gülüyor bir yandan. Bir yandan da ciddiler. Anlaşıldı ki sadece dişlerimi geçirip bırakırsam karnımdaki çocuğun cesur olacağına hiç bir şeyden korkmayacağına inanılıyor.
İyi …
Eğildim ve ısırdım titreşen bir bölgeyi. Okumuş şehirli kız, bebeğinin cesur olmasını istiyordu.
Kavurmalar olurken bir yandan da etler kıyıldı, kavrulmuş kıyma yapmak için kazanlara dolduruldu.
Hayvanın yağlı kısımları iç yağları falan doğranıp ilave edildi.
O kadar yağın içinde nerdeyse yağda haşlama gibi oldukça uzun süre kavruldu.
Daha sonra küçük kaplara konup yağın donması beklenen kıymalar ters çevrilip çıkarıldı.
Balıkesir’de kavurma yaptığımız usul Isparta’da kıyma olarak yapılıyor.
Sabah kahvaltılarında bir tavaya kıyma konup biraz su ile ısıtılınca tadına doyulmayan bir kahvaltılık oluyor. İsteyen içine yumurta kırarmış ancak sade haliyle çok daha güzeldi bence.
Yemeklere koymaya kıyamadan sadece kahvaltıda tüketmeyi tercih ettim ben yıllarca.
Kavurmalar olduğunda sofra kurulup yemek yendikten sonra ortaya baklava gelir.
Ama o baklava öyle tabağın içinde servis edilmez.
Koskocaman tepsi olduğu gibi sofraya getirilir ve tamamı biter.
Eşe dosta ikram için ve sonraki günlerde yenilmek üzere başka baklava tepsileri olduğunu sonra öğrendim.
Hele de alttaki mutfakta duran tepsilerden baklava aşırıp yemenin tadını öğrendiğimde değmeyin keyfime…
Kayınvaldemin yemekleri özellikle hamur işleri, baklavası pek meşhurmuş.
Köy yumurtası ve köy tereyağı ile yapıp kara fırında pişirirmiş. Ben bir kez yeme şansına sahip oldum.
Gerçi eltilerim de el almış da -Nerde eski malzemeler… derdi kayınvaldem.
Şimdi de pek çok şey için -Nerdeee… diyoruz.
Yitirdiğimiz pek çok şey var. Eskisini hiç aramadığımız şeyler de var…
Belki eski bayramların, eski yiyeceklerin tadı yok.
Boş verin olmayanları. Olanlara şükredip elimizdekileri iyi değerlendirsek yeter.
Ne demişti sayın Demirel; -Dün dündür bu gün bu gündür. İşte o kadar.
Şimdi kurban kesilmiyor, marketlerden poşetle et alınıyor.
İhtiyaç sahiplerine veya eşe dosta dağıtılmıyor birlikte yenmiyor, zaten anca yetiyor, dolaba kaldırılacak.
Baklava diyet bozuyor, et yağlı geliyor, koyun kokuyor, keçi de neymiş kılı falan geçer etten, olmaz.
Misafirlik yok, tatil fırsatı her zaman olmuyor ki, hem Corona var mesafeli olmak dikkatli davranmak gerek.
Akrabalar birbirini tanımıyor, kızlar oğlanlar evlendi aile genişledi anca yakınları görüyoruz.
Komşular yazlıkta, mahallede evler apartman oldu, karşı daireyle selamlaşıyoruz işte, alt katta kim var ki?
Ohhh her şey güzel oldu. Corona var Corona… Sosyal mesafeye dikkat edin gerisi hikaye…
Ne demişti Can Yücel;
Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan..
Şairin dediği gibi…Elden ayaktan düşmeden, çok şükür bu günü de gördük diyebilmek, sevdiklerinle zaman geçirebilmektir bayram. Bayramı yaşayabilen herkese iyi bayramlar diliyorum.
Bayramı her gün yaşayabilmek ümidiyle… Allah ağzınızın tadını bozmasın… Sağlıkla kalın…