Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar, bağımsızlık savaşıyla yeniden vatan yaptıkları bu toprakların dağına, taşına, ormanına sahip çıkmıştır. Osmanlı Devleti’nin yabancı şirketlere tanıdığı ayrıcalıklara son vermiştir. Demiryolları, limanlar ve madenler gibi ormanları da millileştirmişlerdi. “Ağaçsız toprak vatan değildir” diyen ülkemizin kurucusu Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’, “ormanların korunmasını” amaçlıyordu.
I9. yüzyılda Osmanlı’ya demiryolu yapan yabancı şirketlerle imzalanan 99 yıllık imtiyaz söyleşmeleriyle madenlerimiz, tarihi eserlerimiz ve ormanlarımız yabancılara peşkeş çekildi. Bu imtiyaz sözleşmelerini Lozan Antlaşması’ndan sonra Atatürk yırtıp attı.
Afet İnan, Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı Köşkü için Çankaya’yı seçmesinin nedeninin, “Orada birkaç büyük kavaklık ve söğüt ağaçlarının bulunması” olduğunu yazdı.
Atatürk, Vali Muhittin Üstündağ ve Afet İnan’la İstanbul Boğazı’nda gezerken “Bu güzel yerleri ağaçlarla bir kat daha güzelleştirmek için İstanbul Belediye Başkanı olmak isterdim.” diyor.
Atatürk dünyanın değişik ülkelerinden getirttiği ağaçlarla Yalova’da ‘’Canlı Ağaç Müzesi’’ kurdurdu. Yalova’da ‘’Çam Burnu’’ adlı ormanlık alanı yarattı. Yalova-Termal karayoluna 2250 fidan diktirdi. Bu yolun adı ‘’Çınarlı Hıyaban’’ dır.
Atatürk ağaçlı, ormanlı, yeşil bir ülke kurma isteğini hayata geçirdi. Bunun için 1925’te Ankara’nın en çorak, bataklık yerinde bir orman çiftliğinin temelini attı. Çiftliğe her yıl en az 50 bin ağaç dikilmesini istedi. Dikilen ağaçları bizzat kendi kontrol etti.
Atatürk, kendi elleriyle ağaç dikti. Onların büyümelerini gözlemledi. Ağaçları korudu. O döneme tanık edenlerin anlattığına göre Atatürk, bir gün Orman Çiftliği’nde bir iğde ağacının kesildiğini fark ederek çok üzülüyor. Yine tanıkların anlatımına göre Çankaya Köşkü’ne girerken yol üzerine uzanan bir ağaç dalı otomobillerin girişine engel oluyor. Atatürk, o dalın kesilmemesini, arabaların geçtiği yolun alçaltılmasını istiyor.
Atatürk, 1929’da Yalova’da bir çınar ağacının gölgesine küçük bir ahşap köşk yaptırıyor. Bir yıl sonra yanındaki çınar ağacının bir dalı köşke doğru uzayınca çalışanlar dalı kesmek istiyorlar. Atatürk buna karşı çıkarak köşkün raylar üzerinde kaydırılıp dalın kurtarılmasını istiyor. Köşk, 8 Ağustos 1930 Cuma günü, Atatürk’ün gözetimi altında, altına ray döşenip ağacın 5 metre uzağına kaydırılıyor, böylece çınarın dalı kurtarılıyor.
Atatürk, ömrünün son günlerini ağaçlar arasında, orman içinde geçirmek istiyor. Duvarında asılı olan “Dört Mevsim” adlı tabloya bakarak Afet İnan’a şöyle diyor: “Gidelim Afet! Bir orman kenarına gidelim. Her şeyi bırakalım. Şöyle basit bir ev, ocaklı bir oda… Evet… Evet… Hemen çekip gidelim ormanlara… Hele ben bir iyi olayım da…”
Atatürk, Milli Mücadele yıllarında 1 Mart 1922’de yaptığı Meclis konuşmasında şöyle dedi: “Ormanlarımızı da çağdaş tedbirlerle iyi halde bulundurmak, genişletmek ve azami fayda sağlamak esas ilkelerimizden biridir.” Bu doğrultuda bir ‘’Ağaç Koruma Cemiyeti’’ kuruldu.
Mili Mücadele’nin zor koşullarında düşmanın saldırısına uğrayan fakir halkın ormanlardan yararlanabilmesi için 1921 ve 1924 yılında yasalar çıkarıldı.
1923’te İzmir İktisat Kongresi’nde ormanların korunmasıyla ilgili 17 maddeye yer verildi.
1924’teki Köy Kanunu’nda; “köy korusunu korumak”, “korusu olmayan köylerde koru yetiştirmek”, “köy fidanlıkları yapmak”, “köy yollarını ve meydanlarını ağaçlandırmak”, “köylere kavak dikmek” gibi maddeler vardı. Köy Kanunu’na göre köylerde “her şahıs senede en az bir ağaç dikip yetiştirmek” zorundaydı. Köy yollarına dikilmiş ağaçları kesmek veya kırmak suçtu.
1924 yılında Yüksek Orman Meclisi kuruldu. Yine aynı yıl Orman Genel Müdürlüğü ve ona bağlı başmüdürlükler ile orman müdürlükleri kuruldu.
Ormanları bilimsel yöntemlerle korumak için 1924’te “Türkiye Ormanlarının Bilimsel Yöntemlerle Yönetimi ve İşletilmesi Yasası” çıkarıldı. Alman Prof. R. Bernhard Türkiye’ye davet edildi. Bunun yanı sıra Alman ve Avusturyalı orman mühendisleri görevlendirildi.
Orman haritaları hazırlandı. Orman planları yapıldı. İstanbul, Ankara ve İzmir’de orman fidanlıkları kuruldu. Buralardan ülkenin değişik yerlerine yüzbinlerce fidan dağıtıldı. İstanbul Orman Yüksek Okulu geliştirildi. Bu okula 1934’te “Orman Fakültesi” adı verilerek Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü’ne bağlandı. Bunların dışında yeni orman okulları açıldı. Zingal Şirketi gibi özel şirketlerin elindeki bazı ormanlar devletleştirilip işletildi. 1930’a kadar Türkiye’nin değişik yerlerinde 33 kereste fabrikası kuruldu.
1937 yılında 3116 Sayılı, 136 maddelik Orman Kanunu hazırlandı. Kanunun gerekçesinde “Devlet malı olan ormanları, kişisel kazanç duygusu ile hareket eden müteahhitlerin elinden kurtarıp korumanın” amaçlandığı ifade edildi.
Atatürk, 8 Kasım 1937 tarihli nutkunda “ormanların korunmasından” söz ederek “ormanlarımızı dengeli ve teknik bir şekilde işletmek” gerektiğini belirtti.
Atatürk’ün son devrimleri “toprak ve orman reformu” idi. 1937’de Anayasa’nın 74. maddesi değiştirilerek “çiftçiyi topraklandırmak ve ormanları devletleştirmek” ilkeleri anayasaya konuldu. Bu doğrultuda gerekli yasal düzenlemeler yapıldı.
8 Şubat 1937 tarihinde 3116 Sayılı Orman Kanunu çıkarıldı. Bu kanunda 1938’de ve 1945’te bazı düzenlemeler yapıldı. Böylece ormanlar devletleştirildi. Ormanlardan düzensiz ve parasız yararlanmaya son verildi.
26 Nisan 1937 tarih ve 3157 sayılı “Orman Koruma Teşkilatı Kanunu” kabul edildi. Ormanların korunması amacıyla ‘’Orman Genel Komutanlığı’’ kuruldu.
1 Aralık 1937 yılında ‘’Orman İşletme Talimatnamesi’’ kabul edildi. Ülkenin birçok köşesinde çok sayıda Devlet Orman İşletmesi kuruldu. 1951’de ülkede 99 orman işletmesi vardı. İllerde valilerin öncülüğünde “Ağaç Bayramları” kutlanmaya başlandı.
Kaynaklar: Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler (5. bas. İstanbul, 2007)
İsa H. Bingöl, Geçmişten Günümüze Ormanlarımız ve Ormancılığımız ( İstanbul, 1990)