Seçme karma bir yazı bu.
Karışık gelmesin, hayatımız öyle bir karışık ki, huzuru ara ki bulasın.
11 ilimiz yıkıldı.
On binlerce insanımız hayatını kaybetti.
Yine tarlaya, ova bina dikiliyor.
İstanbul için tehlike çanları çalarken, bilim insanlarının söylemlerine karşı, inada devam şart olduğundan Kanal İstanbul ile bir mega kent daha kurulacağı ifade ediliyor.
Hatta ne işe yarayacağını bir türlü anlayamadığımız Finans Merkezi’nin tümüyle tamamlanmasıyla nüfusa 100 bin daha ek yük geleceği ifade ediliyor…
Binaları diktik diye finans merkezi olunuyor ve eloğlu buna kapılıyorsa demek ki ekonomide güvenin hiç önemi yok… Yabancı, yatırımı fiyakaya bakıp mı yapıyor, ülkeye güvenip de mi, onu ışıltılı gözler cevaplasın…
Diyeceğiz de Sayın Bakan, “Porsche mu daha havalı TOGG mu” derdinde?
Emekli bir memur veya öğretmen emekli ikramiyesi ile bırakın TOGG’u, hangi sıfır km arabanın yanına yaklaşabiliyor?
Elbette TOGG ülkemiz için harika bir kazanım. Ama TOFAŞ fabrikalarında da, Renault fabrikalarında da araç üretmiyor muyduk biz?
Ki bu zamanda bunları devlet ve ülke olarak yap/a/mamız zaten abes kaçmaz mı, niye ki o zaman TOGG ile soğanı karşılaştırmak?..
“Biz TOGG diyoruz onlar soğan diyor” denirse…
Yapın bir referandum; inim inim inleyen milyonlar elbette soğan diyeceklerdir.
Ki buradaki soğan zaten simge, konu tümüyle hayat pahalılığı ve alım gücünün inanılmaz seviyede düşmesi.
Memur ve öğretmen bir anne babanın çocuğu olarak hatırlıyoruz da, 1980’li yılların anarşinin kavurduğu zamanlarında dahi babamız her ay eve bir kasa gazoz, bir kasa cola alırdı.
Alabilen hangi memur / öğretmen ailesi var şimdi bunları düzenli?
Ne lüksmüş!
Türkiye Uzay Ajansı’nın yanında Et Balık Kurumu var, gecenin bir yarısı emekliler, o yaşlı insanlar kuyruğa giriyor, saatlerce sıra bekliyor ve ucuz et alabilmek için, bundan büyük bir utanç olabilir mi?..
Devleti idare edenlerin konuşmalarına bakıyorsunuz…
Bazısının konuşmasını anlamak için şifre çözücü şart, rakamları, tarihleri sıralıyor, ne demek istiyor, ne çıkarım yapmamız gerekiyor, Stephan Hawking olsa işin içinden çıkamaz.
Bazısı Anayasa’nın değişmez mahkemelerine takmış.
Bazılarının derdi kadın ve kadın hakları.
Bununla beraber hatırlıyorsunuz ki ülkeyi yıkan depremin üstünden aylar geçmiş…
Daha çadır eksiği var, konteynerlara ne zaman tümüyle geçebilecek vatandaş, kimse bilmiyor.
Afette çadır dağıtmak için hızır olması gereken Kızılay’ın satış yapması başlı başına insani bir afetken bu inanılmazlığa rağmen başkanının koltuğa yapışıp istifa etmemesi nedeniyle kan stokunun tehlike sınırına inmesine karşın sorumluluk alınmamasına, üstüne alınmamasına ne dersiniz?
Üç tatil bir arada bu hafta..
Okulların ara tatili, Ramazan Bayramı ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı.
Ulusal Egemenlik bir kez daha millet iradesi ile Mayıs ayında tecelli edecek.
Ama oy uğruna çarpıtmadan ve yalandan artık vazgeçmek gerek.
Türkiye’nin asla vazgeçmemesi gereken tek yol bilim ve akıl yani aydınlık Atatürk yoludur.
Kim kazanırsa kazansın bu gerçek idrak edilemediği sürece kimse kazanmış olmaz.
Çok karışık kafalar..
Agresif siyaset artık yerini huzura bırakmalı.
Kafamızın ve ülkenin huzursuzluğunu bitiren bayramlar olsun Ramazan ve 23 Nisan…
Bayramlarımız kutlu olsun. Bulgar’ın Levası, 10 lirayı aşmış, 1 lira olsun.
Herkesin aklı başında olsun.