DOLAR TAŞAR, DERELER, ÇAYLAR, IRMAKLAR.
BULANIR, DENİZİN SUYU.
MİLLENİR, DELTALAR.
DURULUR, İNSANIN İÇİNDEKİ KİN VE ÖFKELER.
OF!.. BE DİYOR İÇİNDEN, İÇİNDEN.
KALMADI YA!.. İÇİMDE.
DÖKTÜM İÇİMDEKİLERİ…
Suya giderken desti kırılmış, gönüller parçalanmış, kalpler spazm içinde; kansız kalacak beynin, bedenin titreyerek can verecek hırs ve öfkenden.
Vatandaş tutturmuş, eskilerden bir türkü;
“ …Yandım yandım kar mı verdin? Acı tatlı nar mı verdin? Sevilmedik , öpülmedik yar mı verdin?…
“NEM ALACAK FELEK BENİM” diyerek meydan meydan, bayrak bayrak seslenir, ses büyültenlerin bangırtısı insanın içini burkar. Adına demokrasi şenliği, şöleni, düğünü, diyesim gelmiyor.
Erkek bebelerin, erkeklik günü kutlamaları( dinsel kavram kullanmak istemem. Anlamı kutsalımı zedeler) anımsatmakta. Babalar, analar, komşu, akrabalar, eş, dost eğlensinler; acısını genç erkek bebeler çeksin.
Olan, olacak; vatandaş ilerlemiş yaşına varmış, ama; aynaya bakmamış. Berber koltuğuna oturmuş? Berbere sorar.
“- Benim saçımın rengi nasıl?”
Berber;
“-Şimdi keserim, kucağına düşünce görürsün.” demiş.
Günlerdir, yerel seçim sonuçları tartışılırken, beklenmedik, yaşanmadık olayları ve sonuçlarını izliyoruz. Görülen, bilenenlerin ötesinde yeni bir şeyler yok. Ama bu seçimlerin, başka seçimlere benzemediğini de vatandaş fark etmek zorunda.
Vatandaşa verilen vaadler, hediyeler, sunulan hayır adı altında verilen yemekler, döktürülen lokmalar, eğlence ve diğer sunumların hepsi SEÇİM RÜŞVETLERİDİR. Adı ne olursa olsun. İster İhsan, ister Hasan, ister Hüseyin olsun. Tüm kavramların kökü arapça HSN( VERMEK) kökünden türetilmiş. Özü değişmiyor. Vatandaş olarak bedavayı seviyoruz. Bunun varsılı, yoksulu yok. Yeter ki ADI: HEDİYE ( HEDAYE) olsun. HEDİYE=İHSAN=BAĞIŞ=SUNUM çıkarlar için kullanıldığında adı; RÜŞVET. OY AVCILIĞI. AVA GİDEN AVLANIR.
Rüşvetler ayyuka çıktığında, adı seçim olmuyor: SEÇİM=GEÇİM=GÖÇÜM=İÇİM=GİDİM… olunca işin rengi değişmektedir. Kişisel, toplumsal, yarılmalar, kırılmalar, etnik, inançsal, kültürel, boyutlarda bölgeselleşince; toplum içten içe, kızışarak siyasal kargaşaların içine sürüklendiğine tanık oluyoruz. Demircinin körüğüne sürekli hava üflerseniz; kor içinde ki demir, yanmaya başlar. Ortalığa kıvılcımlar saçar. Kıvılcımların nereye düşeceği bilinmez. Bilinmezlikler içinde yaşamak insanların umutlarını yok eder.
620 yıllık Osmanlı Devleti’inin bağrından kopan TÜRKİYE CUMHURİYETİ’yle 96 yıldır sorunları olanların, sorunlarını çözmek için harcadıkları güç, bu toprakların kalkınması ve insanların huzur ve refahına yönlendirilmiş midir? Vahşi kapitalizm yeni sömürgeler yaratmanın sevdasında. Yerli zaman kahramanları meydanlara sürerek, ülkemizin yarınlarına hakim olma sevdasındadırlar…
Üniversiteler diplomalı üç maymunları eğitiyorlar. 2023 hayallarini gerçekleştirme hayallerine çalışanları, 3023’ü gören nesiller sorgularlar, yargılayıp, ussal karara varırlar * İ D U R A K İ * .
Ahır sularını meydanlara boşaltanlar, kirli suların, meydanlardaki tozlara tutunarak ağzımıza , burnumuza, yediğimiz aş ve ekmeğe tutunarak bizi kirlettiğine, zehirlediğine tanık olduğumuz günlerden geçiyoruz.
Ağzınızı, burnunuzu, tıkasanız da, esen rüzgarlar kokuşmaların kokularını, diyardan diyara ulaşırlar. Sekiz yönde, nasibini alır. Tüm, koku ve pisliklerden herkes paydaşlanır, oydaşlanır, insanlar birbiriyle oynaştırılır. Olanlardan ve olacaklardan, yaşananlardan ve yaşanacaklardan herkes nasibini alır.
Her koyun kendi bacağından asılır ama: KOKUŞUNCA NE OLCAK?