Uzun bir aradan sonra bu yıl kar sıkı yağdı. İstanbul-Ankara başta olmak üzere tüm ülke kara teslim, yollar cam gibi…
Yollar cam gibi olunca doğal olarak arabalarda vızır vızır kayıyor…
Doğu Güneydoğuda ise köy yolları kapanmış, insanlar mahsur. Kasabaya inip doktora gidemiyorlar. Ancak Erdoğan köy yollarından tek kelime etmiyor…
Sanki arabaların buzda kayması ilk defa oluyormuş gibi başlıyor CHP’yi eleştirmeye. Eleştirmesinde sorun yok. Eleştirebilir. Ancak seviyeyi koruyamıyor. Çünkü izlediği çatışmacı siyaset tarzı seviyesizlikten besleniyor…
Şu üsluba bakar mısınız?
“Biz bu CHP’nin cibilliyetini iyi biliriz…Bunların cibilliyeti bozuk…”
TDK’ya göre cibilliyetsiz sözcüğü; yaradılışı kötü, mayası bozuk, sütü bozuk, soysuz anlamlarına geliyor…
Bu da yetmiyor; CHP genel başkanına alçak, utanmaz, yüzsüz, karaktersiz gibi sıradan bir politikacının bile ağzına almayacağı hakaretler ediyor…
CHP’li belediye başkanları için de; Çöp-Çukur-Çamur diyor…
Böyle bir üsluba ne cevap verilir? Yalan-Dolan-Talan! Yeter mi?
Yetse ne olacak? Yetmese ne olacak? Her hakaret karşılığında bir başka hakareti getirdikten sonra…
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; ister iktidar ister muhalefet partileri olsun, herkes diline dikkat etmeli. Tabi cumhurbaşkanı hepsinden daha fazla dikkat etmeli. Bu tavrıyla ancak partisinin cumhurbaşkanı olur, milletin değil!
Devam edelim:
Konuşmalarını özellikle çocuklar izlememeli. Önlem olarak program başlamadan önce ekrana (18+) logosu koyulabilir…
Kötü örnek örnek olmaz derler ama örnek ülkenin cumhurbaşkanı olursa bu durum çoluğa çocuğa nasıl anlatılır?
Sırf bu nedenle bile cumhurbaşkanı aynı zamanda parti genel başkanı olmamalıdır…
Cumhurbaşkanına hakaretten dava açan cumhuriyet savcıları aynı hassasiyeti muhalefet partileri için de göstermelidir…Ancak o zaman adaletten, hukuktan bahsedilebilir…
Milyonlarca oy alan bir partiye “cibilliyetsiz” demek hakaret değilse nedir?